2014/08/28

Kuroko no Basuke DVD Vol. 4 Audio Drama [Midorima + Takao]



Kuroko No Basuke DVD Vol. 4 : Midorima Shintarou (Ono Daisuke), Takao Kazunari (Suzuki Tatsuhisa) ve Kuroko Tetsuya (Ono Kenshou)

Takao: Shin-chan~!

Midorima: Yaklaşma bana.

T: Sorunun ne senin? Bu öğleden sonra antrenmanımız var değil mi? Bin haydi.

M: Biliyorum. Yine de yaklaşma bana.

T: Heh.

M: Ne diye sırıtıyorsun öyle?

T: Oha Asa'yı izledim.

M: O zaman bir şey söylememe gerek yok.

T: Görünüşe göre bugün Yengeçler Akreplerle en kötü çifti oluşturuyor.

M: Eğleniyora benziyorsun.

T: Çünkü ben bir Akrep'im~!

M: Pekala bunun farkındayım.

T: Ne için endişeleniyorsun?

M: Yaklaşma bana!

T: Yapma ama böyle!

M: Maçı kaybetmek mi istiyorsun?

T: Ama Oha Asa'nın son zamanlarda Akreplerin en kötü şansa sahip olacağını söylediğini hatırla. O günlerde diğer takımları resmen ezdik! Bu yüzden inanmıyorum ben!

M: Peki, sen bilirsin.

T: Dinle Shin-chan. Burçlara biraz fazla takılıyorsun.

M: Hmph.

T: Bütün gününü benimle geçirirsen sen de göreceksin. Burçlar batıl inançtan başka bir şey değil.

M: Yaklaşma bana! Bir metreden yakına gelme!

T: Bunu da nereden çıkardın şimdi?

M: Teikou'dayken İkizlerle uyumsuz olduğum bir zaman olmuştu. Kise de İkizler. Bu yüzden maç boyunca ondan uzakta oynadım ve kazandık. İşte bu bir örnek.

T: (iç geçirir) Hadi ya?

M: Anlamıyorsun. Gel buraya.

T: Ha?

M: Kes sesini de gel buraya.

T: Eh? Böyle mi?

M: Daha yakına!

T: Bu berbat dostum.

---

T: ---

M: Anladın mı şimdi?

T: Çamura bulanmayalı uzun zaman oluyor.

M: İşte gerçekler bunlar. Bu yüzden bir metreden yakınıma gelme!

T: Tek yapmam gereken senden uzak durmak değil mi? Sanırım bunu kanıtladın.

M: Bir şey daha var. Şanslı eşya. Öncekinde bir domuz kumbarası kurtarmıştı günümü.

T: Yengeçler için bugünün şanslı eşyası ne peki?

M: Şirin, yuvarlak gözlü bir maskot.

T: Şirin ve yuvarlak gözlü?

M: (iç geçirir) Bu tanım çok belirsiz. Bunu başlangıç için getirmiştim ama...

T: Ah..şey...o ne?

M: Bu Mogora, Gultaman'dan bir canavar. Evimdeki yüzlerce eşyadan en şirin ve yuvarlak gözlüsü. Ama bizi o kamyonun sıçratmasından korumadı bu yüzden doğru eşya olduğunu sanmıyorum.

T: Hm...şirin ve yuvarlak gözler ha? Evimde ona benzer bir şey var.

M: Sahi mi?

T: Evet. Bakmak ister misin?

M: Götür beni oraya!

---

T: Bana bu kadar yakın olmanın sakıncası var mı?

M: Senden bir metre ötede olduğum sürece problem yok.

T: Öyle mi? Peki öyleyse gidelim.

M: İlerle.

T: O kadar arkada oturursan düşmez misin?

M: Ben iyiyim. İlerle haydi.

---

T: Ah... Shin-chan? İyi misin?

M: ?! Oradan iyi gibi mi görünüyor? Yine de, o şanslı eşyayı bulana kadar hayatım tehlikede! Acele et!

---

M: Kuroko No Basuke : Midorima Shintarou'yla Özel CD na no dayo.

--

T: Beklettiğim için üzgünüm. İşte burada!

M: Bu da ne?

T: Kucaklayan bebeklerden. Bir zamanlar çok popülerdi.

M: Oh...? Çok eski moda.

T: Büyük annemden bir hatıra. Annem o şeyi çok sever.

M: Böyle değerli bir şeyi almamın bir sakıncası olmadığından emin misin?

T: Ona iyi baktığın sürece önemli değil. Sen bir istisnasın.

M: Hm... Sevimli yuvarlak gözleri var.

T: Onu koluna sarıyorsun. Etrafına.

M: Böyle mi?

T: Evet.

M: Oldu değil mi?

T: Harika harika.

M: Whoa... Cidden bir çeşit güç akımı varmış gibi hissediyorum. Hm. Takao, buraya gel.

T: Emin misin?

M: Haydi!

T: Tamam geliyorum!

---

M & T : ?!

M: Yanlış eşya olmalı.

T: Üzgünüm! Sanırım batırdım.

M: Endişeye gerek yok. Bunun kolay olmayacağını biliyordum.

T: Ne yapacaksın şimdi?

M: Her zaman gittiğim dükkanı deneyelim. Eğer oraya gidersek... mutlaka bir şey buluruz!

---

T: Wow... Bu dükkan kocaman!

M: Doğru eşyayı bulmakta zorluk çektiğimde buraya gelirim. Kurbağa Kerosuke ve Gotou Eczacılığın filini aldığım yer burası.

T: Shin-chan neden bir kereliğine başka bir şey için endişelenmiyorsun?

M: --dediğim gibi, sevimli ve yuvarlak gözleri olan bir şeyi aramaya geldik.

T: Evet biliyorum. (iç geçirir) Hm? Oh, buna ne dersin?

M: Hmph. Kör müsün sen?

T: Eh? Ama sevimli ve yuvarlak. Bak!

M: Bunun ne olduğunu biliyor musun?

T: Ketty-chan değil mi?

M: Ketty-chan gibi popüler bir karakteri gözden kaçırmış olabilir miyim sence? Bak!

T: Ketty-chan telefon süsün var!

M: Onu gözden kaçırmadım. Ama şassızlığımı etkilemedi. Ketty-chan şanslı eşyam değil!

T: Peki ya bu?

M: Hmph. Cidden körsün sen.

T: Noraemon'un nesi varmış?

M: Noraemon gibi popüler bir karakteri gözden kaçırmış olabilir miyim sence? Bak!

T: Nee?! Noraemon çorabı giyiyor!

M: Ve hala yaklaşan azabı hissedebiliyorum. (iç geçirir) Ne yazık ki Noraemon da şanslı eşyam değil.

T: Ahh... Giderek sinir bozucu olmaya başladı.

M: Ne?

T: Eh, ah hiç!

M: (iç geçirir) Bir şey olmalı. Tahmin edemeyeceğim bir şey hatta. Kader hep kör noktalarından yakalar zaten.

T: Eh? Bu daha önce aldığın canavar.

M: Oh, Mogora? --ne?!

T: Neler oluyor?

M: Mmmm...! Bu...!

T: Ne o?

M: Bu... Billmark tarafından yapılmış bir Mogora!

T: Eh? Billmark?

M: Benim elimdeki Pandai tarafından yapılmış son model olandı. Bu eski olansa daha ilk yayınlanmaya başladığında çıkmıştı.

T: Ehh.

M: Bak! Gözlerine bak! Kesinlikle sevimli ve yuvarlak!

T: Ahh.

M: Mogora'nın gözleriyle karşılaştır! Bunun gözleri kesinlikle daha sevimli ve yuvarlak!

T: Ah, evet.

M: Bu olmalı. Onu alacağım.

T: Bekle, cidden mi?!

T: Hiç şüphesiz. Bu o.

T: Ama--Ehh?! O şey 35 bin yen!

M: Bir şanslı eşya için gayet ucuz.

T: O kadar para var mı sende!?

M: Sen beni ne zannediyosun? Gidip alacağım.

T: Ehh-- Whoa.. Hiç kısıtlama huyu da yok! Yani onun normal olmadığını biliyordum ama bu gerçekten çok fazla!

--

M: Pekala, gidiyoruz.

T: Uh, peki.

--

M: Bak! Yağmur dindi!

T: Whoa! Güneş çıktı!

M: Tanrıya şükür. Yanıma yaklaşmayı dene.

T: Um, pekala...

--

M &T: ?!

M: Sanırım erken konuşmuşum.

T: Mnn... Shin-chan daha fazla dayanamıyorum...

M: Pes edemezsin!

T: Bunu bana nasıl söyleyebilirsin?!

M: Başka bir fikrim var!

T: Az önce 35 bin yeni fırlatıp attın!

M: Önceleri çok şanslı çıktığım bir oyun dükkanı var. İşte oraya gideceğiz!

T: Ama geç kalacağız--

M: Umrumda değil! Gidiyoruz!

--

M: "Şanslı eşyalar"ın şemsiye kategorisi bile olsa her eşyanın kendine özgü özelliği vardır. Örneğin aynı peluş köpekten elinde iki tane varsa ve biri istasyonun önündeki herhangi bir dükkandansa, diğeri ise herhangi büyük bir mağazadansa bu ikisinin doğal olarak farklı etkileri olacaktır. Buna göre oyun dükkanı benim için bir "güç noktası". Oyuncak kutusundan kazandığım peluş hayvanlar kesinlikle etkili.

T: Sanırım haklısın.

M: Bak.

T: Wow! Bunlar ne böyle? Geyik?

M: Keçi onlar. Ama bunları istemiyorum. Bunu istiyorum.

T: Er, ha? Hangisi?

M: Keçilerin altında duruyor. Şu.

T: Ohh! Şu... bekle o ne öyle? Yaşlı bir amca mı?

M: Keçilerin sahibi olan amca. İsmi Peter.

T: Onu nereden biliyorsun ya?

M: Liseli kızlar arasında oldukça popüler.

T: Dalga geçiyor olmalısın.

M: Bunlar şu ana kadar gördüğüm en şirin ve yuvarlak gözlü olanları. Ne olursa olsun onu ele geçirmeliyim. Yardımına ihtiyacım var!

T: Ha? Benim yapmamı mı istiyorsun? Daha önce bunu hiç oynamadım ki.

M: Ben yapacağım. Sadece bana nereye gideceğimi tarif etmelisin. Şahin gözünün pratikliğini kullan.

T: Ne çeşit bir bahane bu?

M: Bencil olma.

T: Değilim zaten!

M: İyi olacak. Yapabileceğini biliyorum.

T: Neden beni cesaretlendirmeye çalışıyorsun!?

M: Kaderlerimiz buna bağlı! Haydi!

T: (iç geçirir) Sanırım başka şansım yok. Ah, pekala.  Önce şuradaki keçiyi tut.

M: Böyle mi?

T: Evet işte böyle. Sonra, şu keçiyi al.

M: Böyle mi?

T: Bu işte gayet iyisin. Şimdi bu keçiyi al.

M: Böyle mi?

T: Whoa, çoktan üç tanesini aldın bile! Pekala. Şimdi şu ortadakini al.

M: Böyle mi?

T: Evet! Tamam, şimdi şunu al.

M: Böyle mi?

T: Shin-chan harikasın! Tamam, şimdi de arkadakini!

M: Hm. Böyle mi?

T: Evet aynen öyle. Şimdi şu kenarıdakini.

M: Böyle mi?

T: Şimdi şu ortadakini!

M: Böyle mi?

T: Şimdi öndekini!

M: Böyle mi!?

T: Sonraki de şuradaki...

M: Böyle mi?

--

M: Böyle mi?!

--

M: Zaman doldu.

--

M: Elliden fazla keçi aldık... ama bir tane bile amca alamadık! Bunun anlamı ne?

--

T: Baştan aşağı garip, nedeni bu! Makine hileli falan olsa gerek.

M: Bir şikayet mektubu yazmalıyım.

T: Ama baksana... Bu keçilerin de şirin yuvarlak gözleri var, değil mi?

M: Yaşlı amcayla karşılaştırıldıklarında bir hiçler.

T: Hiçte bile! Yaşlı amcayla kapışırlar!

M: Çok safsın.

T: Kaliteye karşılık sayıyı düşün, olmaz mı?

M: Bununla yetinmemin imkanı yok!

T: Haydi ama.. uzlaş ve keçileri kabul et sadece!

M: Uzlaşmak kelimesi benim sözlüğümde yoktur! Ver onları bana!

T: Ne yapacaksın?

M: Gidip keçileri yaşlı adamla değiş tokuş ederler miymiş diye soracağım.

T: (İç geçirir) İşe yarayacağından değil, değil mi? Şikayet mektubu yazmanın da bir anlamı yok. İyi olacak mı? ... Oh işte geliyor.

--

T: Nasıl gitti?

M: Görüşme tamamlandı.

T: EHHH?! Whoaa! Onları değiş tokuş için nasıl ikna ettin?

--

M: Kız kardeşimin bunlardan birini çok istediğini ama Amerika'ya eğitim için gideceğini ve senelerce birbirimizi göremeyeceğimizi söyledim. Ve gitmeden önce ne olursa olsun ona bunu hediye etmek istediğimi.

T: Whoa. Shin-chan hile yapmayı seviyorsun demek?

M: Gereklilik kanun dinlemez! Adalet uğruna bazen ellerini kirletmek gerekir!

T: Sanki adaletin çok umrunda.

M: Sonuç olarak yaşlı amcayı aldım. Haydi gidelim.

--

T: (İç geçirir) Evet.

--

M: Şimdi bunu test edeceğiz.

T: (iç geçirir) Tabii. İşte başlıyoruz.

M: Haydi!

T: Bir, iki... üç!

--

M: Başarılı!

T: Whoa! Bu saçmalıktan gerçekten sıkılmıştım ama kabul etmeliyim ki çok etkilendim!

M: Takao, bunu başaran sensin! Sana bir teşekkür borçluyum!

T: Shin-chan!

--

M: Ack.

T: Ah, Shin-chan?!... Shin-chan iyi misin?

M: Bu kutular nereden çıktı böyle?!

T: Ah! (güler) Bunlar keçilerin olduğu karton kutular.

M: Yeterince keçim var zaten!

--

M: Bu kadar mıydı yani?

T: Pes edip buluşma yerine gidelim artık. Zamanımız da tükendi.

M: Şirin, yuvarlak gözler... şirin ve yuvarlak... Bir şey olmalı... gözden kaçırdığım bir şey...!

T: Azim ve odaklanmanı hep takdir etmişimdir ama bazen senin bir aptaldan başka bir şey olmadığını düşünüyorum.

M: Ne?

T: Oh hiç, hiçbir şey! Çok pardon.

M: Şirin, yuvarlak gözler... Şirin ve yuvarlak...

--

Kuroko: Midorima-kun.

M: Kuroko!? Ne zaman-?

K: Merhaba. Ne yapıyorsunuz?

T: Antrenman maçına gidiyoruz.

K: Sahi mi? Sonra görüşürüz o zaman.

M: Dur orada!

K: Midorima-kun?

M: Hmm..! Şirin, yuvarlak gözler!

K: Eh?

M: Bizimle geliyorsun!

K: Eh?

T: Eh? Shin-chan, ciddi olamazsın!

M: Önemli değil. Sadece bin.

K: Ama-

M: Haydi ikile.

T: N'oluyor ya?!

M: Bin sadece!

--

K: Neler oluyor?

T: Sanki bir seçeneğim varmış gibi! -- İkiniz çok ağırsınız biliyor musunuz?!

--

M: Kazandık...

T: Belki de Kuroko sayesindedir?

M: Ondan hiç şüphem yok.

--

M: Kuroko, sana minnettarım.

K: Hala durumu anlayamadım ama iyi bir maçtı. Shuutoku'nun böyle bir maçını izleyebildiğim için şanslı hissediyorum.

T: Her şeyi alttan aldığın için teşekkürler. Çok ani oldu sanırım.

M: Şirin yuvarlak gözlerin sayesinde kurtulduk. Teşekkürler.

T: İnanamıyorum! Shin-chan birine nazikçe teşekkür ediyor!

K: Sanırım bu ilk defa oluyor. Biraz ürkütücü.

M: İkiniz çok kabasınız. Ben yalnızca bir insanım. Bazen minnettar hissedebilirim.

T: Hehe. Pekala yiyecek bir şeyler alıp eve dönelim! Bizimle gelmek ister misin Kuroko?

M: Ben ısmarlayacağım.

K: Pekala... madem ısrar ediyorsunuz-

--

M: Guh!

K: Midorima-kun... iyi misin?

M:--

T: Shi...Shin-chan? Doğrudan kafana top yedin...

K: Oyunculardan biri topun hakimiyetini kaybetmiş sanırım. Bak, özür diliyor.

M: Benden uzak dur Takao.

T: Eh?

M: Yanıma gelme! Kuroko, üzgünüm ama acil bir durum bu. Gitmek zorundayım.

K: Pekala...?

T: Ama maç çoktan sona erdi! Artık bir önemi olmasa gerek!

M: O değil! Dinle. Gün bitene dek benden uzak durmalısın! Beni anladın mı? Dalga geçmiyorum!

T: Shin-chan--

M: Tek kelime etme!

T: Ah. Eh. Yiyecek bir şeyler alalım mı?

K: Eh?

T: Bugün olanları anlatırım.

K: Sahi mi? Pekala, o zaman bir süreliğine.

T: Tamam.

K: Muhabbet kurmada pek iyi değilimdir de.

T: Endişe etme. Söylesene, Shin-chan hep böyle miydi?

K: Evet. Hiçbir zaman iyi anlaşamadık ama biraz daha...şiddetlenmişe benziyor.

T: Ah. Öyle mi. Eh, haydi gidelim buradan.

K: Pekala.

T: (iç geçirir)

--

2014/08/19

The Guess Who - Undun



English

She's come undone
She didn't know what she was headed for
And when I found what she was headed for
It was too late

She's come undone
She found a mountain that was far too high
And when she found out she couldn't fly
It was too late

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun

She's come undone
She wanted truth, but all she got was lies
Came the time to realize
And it was too late

She's come undone
She didn't know what she was headed for
And when I found what she was headed for
Mama, it was too late

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun
She's come undone
No-na-na, no-na-na, no-na-na

Too many mountains and not enough stairs to climb
Too many churches and not enough truth
Too many people and not enough eyes to see
Too many lives to lead and not enough time

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun
She's come undone

Doe-doe-doe-doe-doe, doe, un-doe-doe-doe, un-doe-doe-doe
Doe doe-doe-doe-doe, un-doe-doe-doe, doe-doe-doe
Doe doe-doe-doe, doe, doe-doe-doe, doe, doe

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun

She's come undone
She didn't know what she was headed for
And when I found what she was headed for
It was too late

She's come undone
She found a mountain that was far too high
And when she found out she couldn't fly
Mama, it was too late

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun
She's come undone

No, no-no-no-no-no, no
Doe, doe, doe-doe


Türkçe

O çoktan çözüldü
Nereye gittiğini bilmiyordu
Ve nereye gittiğini öğrendiğimde
Artık çok geçti

O çoktan çözüldü
Çok yüksek bir dağ buldu
Ve uçamadığını öğrendiğinde
Artık çok geçti

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti

O çoktan çözüldü
Gerçekleri istedi, ama bulduğu tek şey yalanlardı
Farkına varma zamanı geldi
Ama artık çok geçti

O çoktan çözüldü
Nereye gittiğini bilmiyordu
Ve nereye gittiğini öğrendiğimde
Artık çok geçti

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti
Çoktan çözüldü
No-na-na, no-na-na, no-na-na

Çok fazla dağ var ama tırmanacak yeterli merdiven yok
Çok fazla kilise var ama yeterli gerçek yok
Çok fazla insan var ama görecek yeterli göz yok
Yaşanacak çok fazla hayat var ama yeterli zaman yok

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti
Çoktan çözüldü

Doe-doe-doe-doe-doe, doe, un-doe-doe-doe, un-doe-doe-doe
Doe doe-doe-doe-doe, un-doe-doe-doe, doe-doe-doe
Doe doe-doe-doe, doe, doe-doe-doe, doe, doe

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti

O çoktan çözüldü
Nereye gittiğini bilmiyordu
Ve nereye gittiğini öğrendiğimde
Artık çok geçti

O çoktan çözüldü
Çok yüksek bir dağ buldu
Ve uçamadığını öğrendiğinde
Artık çok geçti

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti
Çoktan çözüldü

No, no-no-no-no-no, no
Doe, doe, doe-doe

The Guess Who - No Time



English

(No time left for you)
On my way to better things
(No time left for you)
I'll find myself some wings
(No time left for you)
Distant roads are calling me
(No time left for you)
Mm-da, mm-da, mm-da, mm-da, mm-da

No time for a summer friend
No time for the love you send
Seasons change and so did I
You need not wonder why
You need not wonder why
There's no time left for you
No time left for you

(No time left for you)
On my way to better things
(No time left for you)
I'll find myself some wings
(No time left for you)
Distant roads are calling me
(No time left for you)
Mm-day, mm-gay, mm-day, mm-gay, mm-day

No time for a gentle rain
No time for my watch and chain
No time for revolving doors
No time for the killing floor
No time for the killing floor
There's no time left for you
No time left for you

No time for a summer friend
No time for the love you send
Seasons change and so did I
You need not wonder why
You need not wonder why
There's no time left for you
No time left for you

No time, no time, no time, no time
No time, no time, no time, no time

I got, got, got, got no time
I got, got, got, got no time
I got, got, got, got no time
No, no, no, no, no, no, no time
No, no, no, no, no, no, no time
I got, got, got, got no time
No, no, no, no, no, no, no, no, no
No, no, no, no, no, no, no, no time
I got no time, got no time, got no time, no time, got no time
Got no time, got no time


Türkçe

(Senin için zaman yok)
Daha iyi şeyler için yoldaym
(Senin için zaman yok)
Kendime kanat bulacağım
(Senin için zaman yok)
Uzun yollar beni çağırıyor
(Senin için zaman yok)
Mm-da, mm-da, mm-da, mm-da, mm-da

Bir yaz arkadaşı için zaman yok
Gönderdiğin sevgi için zaman yok
Mevsimler değişti, ben de öyle
Nedenini merak etmene gerek yok
Nedenini merak etmene gerek yok
Senin için zaman yok
Senin için zaman yok

(Senin için zaman yok)
Daha iyi şeyler için yoldaym
(Senin için zaman yok)
Kendime kanat bulacağım
(Senin için zaman yok)
Uzun yollar beni çağırıyor
(Senin için zaman yok)
Mm-day, mm-gay, mm-day, mm-gay, mm-day

Nazik bir yağmur için zaman yok
Saatim ve zinciri için zaman yok
Dönen kapılar için zaman yok
Öldüren yerler için zaman yok
Öldüren yerler için zaman yok
Senin için zaman yok
Senin için zaman yok

Bir yaz arkadaşı için zaman yok
Gönderdiğin sevgi için zaman yok
Mevsimler değişti, ben de öyle
Nedenini merak etmene gerek yok
Nedenini merak etmene gerek yok
Senin için zaman yok
Senin için zaman yok

Zaman yok, zaman yok, zaman yok, zaman yok
Zaman yok, zaman yok, zaman yok, zaman yok

Hiroki Yasumoto (Hetalia Germany) - Einsamkeit



Romaji

"Enzetsu wo shiteiru" to mietemo Tada no kaiwa sa
Betsuni
Toki niwa kewashii kao wa surukedo Tada samuinosa
Kini shinaikedo

Chimitsu na sagyou ga tokui dakedo Yubi wa futoi sa
Dakara
"Daitai, tekitou" toka iwaretemo, Genmitsu ni wa
wakaranai

Einsamkeit
Einsamkeit
Einsamkeit

Mitsukete hoshii

Imo bakari tabeteru to iwaretemo
Soba mo pasta mo onaji
Daidokoro ga yogoreru kurai nara
Betsuni ryouri wo shinakyaii

Einsamkeit
Einsamkeit
Einsamkeit

Kokoro wo hiraki, toki hanachitai
Kimi ga iru kara, boku de irareru

Itsumo niranderu to iwareru keredo
Egao wo tayashita koto nado nai
Kowai to omowareteru keredo
Kao de rikinde waratteru dake sa

Tsuyoku
Einsamkeit


Türkçe

Azarlıyormuşum gibi görünse de
Aslında sadece konuşuyorum
Aslında öyle değil...
Bazen yüzüm korkunç görünebilir
Ama aslında sadece soğuğum
Umursamasam da...

İncelik gerektiren işlerimle övünürüm
Ama parmaklarım fazla kalın
Bu yüzden
Hakkımda "Genelde uyumlu" dense bile
Açıkçası
Anlamıyorum

Yalnızlık
Yalnızlık
Yalnızlık

Bulunmak istiyorum

Sadece patates yediğimi söyleseler de
Soba ve makarnayla aynı şey bu
Eğer mutfak kirlenmeye başlayacaksa
Yemek yapmamak daha iyi değil mi?

Yalnızlık
Yalnızlık
Yalnızlık

Kalbim açılıyor, özgür olmak istiyorum
Çünkü sen buradasın, kendim olabilirim

Hep bağırdığım söylenir
Ama gülümseyen yüzümün silindiğini kim söylemiş?
Korkutucu olduğumu düşünebilirsin
Ama sadece gülümsemek için kendimi zorluyorum

Güçlü
Yalnızlık