2014/11/28

The Guess Who - Friends of Mine



English

Friends of mine don't have the time
For food or wine
Just money is on their minds

Life is sweet
On a one-way street
They're indiscrete
And funny, they'll never meet

B-bay-b-bay-b-bay-b-bay-bay-baby...

I gotta get a two-ton truck
I gotta get a two-ton truck
I gotta get a two-ton truck
I gotta get a two-ton truck
I gotta do it to a duck on a two-ton truck and fade away like Ron Rene
All right, all right

You got the magical mystery tour
You got the magical mystery tour
You got the magical mystery tour
You got the magical mystery tour

And Kurt is the Walrus
And Kurt is the Walrus
And the Walrus does funny things to the veins in his left arm
All right

And Michael is now a father, all right
And Michael is now a proud father, all right
And my good friend Michael is now a proud father
And Michael is now a father, all right
And that means Michael's wife is a mother, all right

Up the 13 steps of the gallows walked the condemned man
And time passes very quickly when death is near
After having completed the first step, the condemned man knew there were but 12 left
Before he would meet death and his soul would leave his body
And after having completed the 13 steps the condemned man was met by a giant cloaked figure
And with a quick flick of the wrist the man was dead
And his soul left his body and went down down down
To a place we laughingly refer to as hell
But none of us will ever go there because we're all far too groovy
The man's body was left to rot on the gallows
And a great multitude of black birds came and picked the man's corpse apart
Piece by piece
Limb by limb
Until nothing remained
And his blood melted into the ground below

The gallows was made from a tree created by God
The man's blood dripped into the ground which was created by God
Even the giant cloaked figure which was the man's own end was created by God
Even the man's soul which went down was created by God
Even the black birds which picked the man's corpse apart were created by God
AND WHERE WAS GOD?

In Flanders Fields the poppies grow
between the crosses row on row
to mark the dead

To Flanders Fields the hippies go
to smoke the poppies there below
and feed their heads

And they're all friends of mine, each and every one of them, no better or no worse
And we'll probably end up down there together when it's all over

And that's why we say
b-bay-b-bay-b-bay-b-bay-b-baby ...

It's all over and it's all right.


Turkish

Arkadaşlarımın zamanı yok
Yemek ya da şaraba
Akıllarındaki tek şey para

Hayat tatlı
Tek yön bir yolda
Onlar bölünmemişler
Ve komik, asla birleşemeyecekler

--

İki tonluk bir kamyon almalıyım
İki tonluk bir kamyon almalıyım
İki tonluk bir kamyon almalıyım
İki tonluk bir kamyon almalıyım
İki tonluk bir kamyonda dalmalı ve Ron Rene gibi kaybolmalıyım
Pekala, pekala

Sihirli gizemli turu kazandın
Sihirli gizemli turu kazandın
Sihirli gizemli turu kazandın
Sihirli gizemli turu kazandın

Ve Kurt şimdi Walrus
Ve Kurt şimdi Walrus
Ve Walrus sol kolundaki damarlara komik şeyler yapıyor
Pekala

Ve Michael şimdi bir baba, pekala
Ve Michael şimdi gururlu bir baba, pekala
Ve benim yakın arkadaşım Michael şimdi gururlu bir baba
Ve Michael şimdi bir baba, pekala
Ve bu demektir ki Michael'ın karısı bir anne, pekala

İdam sehpasına çıkan 13 basamağı çıkmaya başladı mahkum adam
Ve ölüm yakın olduğunda zaman çok hızlı akar
İlk basamağı çıktığında daha 12 basamak olduğunu fark etti
Daha ölümle karşılaşmadan ruhu bedenini terk etmişti
Ve 13 basamağı çıktığında mahkum adam dev örtülü bir silüetle karşılaştı
Ve boynuna vurulan ani bir fiskeyle adam ölmüştü
Ve ruhu bedenini terk edip aşağılara indi, indi, indi
Gülerek cehennem diye bahsettiğimiz yere
Ama hiçbirimiz oraya gitmeyeceğiz, çünkü orası için fazla mükemmeliz
Adamın bedeni darağacında çürümeye bırakıldı
Ve müthiş kalabalık bir siyah kuş topluluğu gelip adamın cesedini parçaladı
Parça parça
Uzuv uzuv
Hiçbir şey kalmayana dek
Ve kanı yere damladı

İdam sehpası Tanrı tarafından yaratılmış bir ağaçtan yapıldı
Adamın yere damlayan kanı Tanrı tarafından yaratıldı
Adamın sonunu getiren dev örtülü silüet bile Tanrı tarafından yaratıldı
Adamın yerin dibine giren ruhu bile Tanrı tarafından yaratıldı
Adamın cesedini parçalayan siyah kuşlar bile Tanrı tarafından yaratıldı
Ve Tanrı neredeydi?

Flanders açıklarında gelincikler açar
Haçların arasında sıra sıra
Ölüleri göstermek için

Flanders açıklarına hippiler gider
oradaki gelincikleri içerler
ve kafalarını beslerler

Ve hepsi benim arkadaşlarım, hem de her biri, iyisiyle kötüsüyle
Ve muhtemelen her şey bittiğinde birlikte aşağıyı boylayacağız

Ve bu yüzden diyoruz ki...

--

Hepsi sona erdi ve her şey yolunda.

The Guess Who - Flying On The Ground Is Wrong



English

Is my world not falling down
I'm in pieces on the ground
And my eyes aren't open
And I'm standing on my knees
But if crying and holding on
And flying on the ground is wrong
Then I'm sorry to let you down,
But you're from my side of town
And I miss you.

Turn me up or turn me down
Turn me off or turn me round
I wish I could have met you in a place
Where we both belong
But if crying and holding on
And flying on the ground is wrong
Then I'm sorry to let you down,
But you're from my side of town
And I miss you.

Sometimes I feel like I'm just a helpless child
Sometimes I feel like a kid.
But baby, since I have changed
I can't take nothing home.

City lights at a country fair
Never shine but always glare
If I'm bright enough to see you,
You're just to dark to care.
But if crying and holding on
And flying on the ground is wrong
Then I'm sorry to let you down,
But you're from my side of town
And I miss you.


Turkish

Dünyam düşmüyor mu
Yerde paramparça haldeyim
Ve gözlerim açık değil
Ve dizlerimin üzerinde duruyorum
Ama ağlamak ve beklemek
Ve zeminde uçmak yanlışsa
Seni hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim
Ama bu şehirde benim tarafımdasın
Ve seni özlüyorum

Eğlendir beni ya da reddet
Savuştur beni ya da geri çevir
Keşke seninle ikimizinde bulunduğu
bir yerde tanışabilseydik
Ama ağlamak ve beklemek
Ve zeminde uçmak yanlışsa
Seni hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim
Ama bu şehirde benim tarafımdasın
Ve seni özlüyorum

Bazen kendimi çaresiz bir çocuk gibi hissediyorum
Bazen bir kral gibi hissediyorum
Ama bebeğim, değiştiğim günden beri
Hiçbir şeyi eve getiremiyorum

Ülkenin fuarındaki şehir ışıkları
Asla parlamaz ama hep göze batarlar
Seni görebilecek kadar parlaksam 
Beni önemsemeyecek kadar karanlıksın
Ama ağlamak ve beklemek
Ve zeminde uçmak yanlışsa
Seni hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim
Ama bu şehirde benim tarafımdasın
Ve seni özlüyorum

The Guess Who - One Way Road To Hell



English

Nothing much left to say at social gatherings
Nothing much left behind from the time before
Got to learn about losing and pushin' your time
And trying just a bit too hard

You're on a one way road to Hell
You're on a one way road to Hell
With every step that you been taking now
You're finding out you can't turn around.

Working like the Devil at my desk all day
Wishing that my paperwork would fly away
I got a paper clip holder and my desk is clean
Woe wo wo wo wo wo wo is me.

Nothing much left of faith in the Martian industry
Genuine coon skin cap was the prize before
Got to learn about selling and pushin' your luck
And trying just a bit too hard

You're on a one way road to Hell
You're on a one way road to Hell
And the deeper that you're diggin' now
You're finding out you can't turn around.

Punching lovely buttons for my family
And, if I might add, quite unregrettably
I've got a friend who's a Doctor and my blood is clean
Dip dip dip dip dip hooray for me.

You're on a one way road to Hell
You can't turn around
What you gonna do
You're on a one way road.


Turkish

Toplu buluşmalarda söyleyecek hiçbir bir şey kalmadı
O zamandan geriye hiçbir şey kalmadı
Kaybetmeyi öğrenmeli ve acele etmeliyim
Ama denemek sadece birazcık fazla zor

Cehenemme giden tek yön yoldasın
Cehenneme giden tek yön yoldasın
Şu an attığın her bir adımda
Geri dönemeyeceğini anlıyorsun

Şeytan gibi bütün gün masamda çalışıyorum
İşlerimin uçup gitmesini diliyorum
Elimde bir kağıt atacı kalıyor ve masam tertemiz
Yazık yazık yazık bana.

Mars sanayisinden hiç umut kalmadı
Hakiki rakun derisi şapka ödüldü eskiden
Satmayı öğrenmeli ve şansımı zorlamalıyım
Ama denemek sadece birazcık fazla zor

Cehenemme giden tek yön yoldasın
Cehenneme giden tek yön yoldasın
Ve şu an daha da derine kazdıkça
Geri dönemeyeceğini anlıyorsun

Ailem için sevimli düğmeler yapıyorum
Ve ekleyebilirsem eğer, hiç pişmanlık duymadan
Doktor bir arkadaş edindim ve kanım temizmiş
Aferin aferin aferin bana.

Cehenemme giden tek yön yoldasın
Cehenneme giden tek yön yoldasın
Ve şu an daha da derine kazdıkça
Geri dönemeyeceğini anlıyorsun

Cehenemme giden tek yön yoldasın
Cehenneme giden tek yön yoldasın
Şu an attığın her bir adımda
Geri dönemeyeceğini anlıyorsun

Cehenneme giden tek yön yoldasın
Geri dönemezsin
Ne yapacaksın
Tek yön yoldasın

The Guess Who - American Woman



English

American woman gonna mess your mind
American woman, she gonna mess your mind
Mm, American woman gonna mess your mind
Mm, American woman gonna mess your mind
Say A
Say M
Say E
Say R
Say I
C
Say A
N, mm
American woman gonna mess your mind
Mm, American woman gonna mess your mind
Uh, American woman gonna mess your mind

Uh!

American woman, stay away from me
American woman, mama, let me be
Don't come a-hangin' around my door
I don't wanna see your face no more
I got more important things to do
Than spend my time growin' old with you
Now woman, I said stay away
American woman, listen what I say

American woman, get away from me
American woman, mama, let me be
Don't come a-knockin' around my door
Don't wanna see your shadow no more
Coloured lights can hypnotize
Sparkle someone else's eyes
Now woman, I said get away
American woman, listen what I say, hey

American woman, said get away
American woman, listen what I say
Don't come a-hangin' around my door
Don't wanna see your face no more
I don't need your war machines
I don't need your ghetto scenes
Coloured lights can hypnotize
Sparkle someone else's eyes
Now woman, get away from me
American woman, mama, let me be

Go, gotta get away, gotta get away
Now go go go
I'm gonna leave you, woman
Gonna leave you, woman
Bye-bye
Bye-bye
Bye-bye
Bye-bye
You're no good for me
I'm no good for you
Gonna look you right in the eye
Tell you what I'm gonna do
You know I'm gonna leave
You know I'm gonna go
You know I'm gonna leave
You know I'm gonna go, woman
I'm gonna leave ya, woman
Goodbye, American woman...


Turkish

Amerikan kadın aklını karıştıracak
Amerikan kadın, o aklını karıştıracak
Mm, Amerikan kadın aklını karıştıracak
Mm, Amerikan kadın aklını karıştıracak
A de
M de
E de
R de
I de
K
A de
N, mm
Amerikan kadın aklını karıştıracak
Mm, Amerikan kadın aklını karıştıracak
Uh, Amerikan kadın aklını karıştıracak

Uh!

Amerikan kadın, uzak dur benden
Amerikan kadın, rahat bırak beni
Gelip evimin etrafında dolanma
Yüzünü bir daha görmek istemiyorum
Yapacak daha önemli işlerim var
Zamanımı seninle yaşlanarak geçirmekten daha önemli
Şimdi kadın, uzak dur dedim
Amerikan kadın, dediğimi dinle

Amerikan kadın, uzak dur benden
Amerikan kadın, rahat bırak beni
Kapımı çalıp durma
Gölgeni bile görmek istemiyorum
Renkli ışıklar cezbedici olabilir
Git başkasının gözlerinde parla
Şimdi kadın, git dedim sana
Amerikan kadın, dediğimi dinle, hey

Amerikan kadın, git dedim sana
Amerikan kadın, dediğimi dinle
Evimin etrafında dolaşma
Yüzünü görmek istemiyorum artık
Savaş makinelerine ihtiyacım yok
Getto manzaralarına ihtiyacım yok
Renkli ışıklar cezbedici olabilir
Git başkasının gözlerinde parla
Şimdi kadın, uzak dur benden
Amerikan kadın, beni rahat bırak

Git, gitmelisin, gitmelisin
Şimdi git, git, git
Seni terk ediyorum kadın
Seni terk ediyorum kadın
Bye-bye
Bye-bye
Bye-bye
Bye-bye
Sen bana yaramazsın
Ben sana yaramam
Gözlerinin içine bakacağım
Ve ne yapacağımı söyleyeceğim
Terk edeceğimi biliyorsun
Gideceğimi biliyorsun
Terk edeceğimi biliyorsun
Gideceğimi biliyorsun kadın
Seni tek edeceğim kadın
Elveda Amerikan kadın...

2014/10/10

The Guess Who - No Sugar Tonight / New Mother Nature



English

Lonely feeling deep inside
Find a corner where I can hide
Silent footsteps crowding me
Sudden darkness but I can see

No sugar tonight in my coffee
No sugar tonight in my tea
No sugar to stand beside me
No sugar to run with me

Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow-dow-dow
Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow

In the silence of her mind
Quiet movements where I can find
Grabbing for me with her eyes
Now I'm falling from her skies

No sugar tonight in my coffee
No sugar tonight in my tea
No sugar to stand beside me
No sugar to run with me

Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow-dow-dow
Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow

Jocko says "Yes" and I believe him
When we talk about the things I say
She hasn't got the faith or the guts to leave him
When they're standing in each other's way
You're tripping back now to places you've been to
You wonder what you're gonna find
You know you've been wrong but it won't be long
Before you leave 'em all far behind

'Cause it's the new mother nature taking over
It's the new splendid lady come to call
It's the new mother nature taking over
She's gettin' us all
She's gettin' us all

Jocko said "No" when I came back last time
It's looking like I lost a friend
No use callin' 'cause the sky is fallin'
And I'm getting pretty near the end
A smoke-filled room in a corner basement
The situation must be right
A bag of goodies and a bottle of wine
We're gonna get it on right tonight

'Cause it's the new mother nature taking over
It's the new splendid lady come to call
It's the new mother nature taking over
She's gettin' us all
She's gettin' us all

(Lonely feeling) Jocko says "Yes" and I believe him
(Deep inside) When we talk about the things I say
(Find a corner) She hasn't got the faith or the guts to leave him
(Where I can hide) When they're standing in each other's way
(Silent footsteps) You're tripping back now to places you've been to
(Crowding me) You wonder what you're gonna find
(Sudden darkness) You know you've been wrong and it won't be long
(But I can see) Before you leave 'em all far behind

'Cause it's the new mother nature taking over
It's the new splendid lady come to call
It's the new mother nature taking over
She's gettin' us all
She's gettin' us all

Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow-dow-dow
Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow

Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow-dow-dow
Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow


Türkçe

Derinlerde yalnızlık hissi
Saklanabileceğim bir köşe bul
Sessiz ayak izleri sürünerek yaklaşıyor
Zifiri karanlık ama görebiliyorum

Bu gece şeker yok- kahvemde
Bu gece şeker yok- çayımda
Şeker yok- yanımda duracak
Şeker yok- benimle koşacak

Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow-dow-dow
Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow

Sessizlik içinde, aklının içinde
Bulabileceğim sessiz hareketler
Benim için gözleriyle yakalıyor
Ve şimdi onun gökyüzünden düşüyorum

Bu gece şeker yok- kahvemde
Bu gece şeker yok- çayımda
Şeker yok- yanımda duracak
Şeker yok- benimle koşacak

Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow-dow-dow
Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow

Jocko "evet" diyor ve ona inanıyorum
Söylediğim şeyler hakkında konuştuğumuzda
Onu bırakacak cesareti ya da inancı olmaz
Birbirlerinin yolları üzerinde durduklarında
Eskiden olduğun yerlere geri dönüyorsun şimdi
Neler bulacağını merak ediyorsun
Yanıldığını biliyordun ama uzun sürmeyecek
Hepsini geride bıraktıktan sonra

Çünkü bu devralan yeni doğa ana
Bu aramaya gelen yeni muhteşem bayan
Bu devralan yeni doğa ana
Hepimizi ele geçiriyor
Hepimizi ele geçiriyor

Son gelişimde Jocko "hayır" dedi
Görünüşe göre bir arkadaş kaybettim
"Çünkü gökyüzü düşüyor" demenin bir manası yok
Ve giderek sona yaklaşıyorum
Bodrumun köşesinde duman dolu bir oda
Durum öyle olmalı
Bir çanta güzellik ve bir şişe şarap
Bu gece anlayacağız

Çünkü bu devralan yeni doğa ana
Bu aramaya gelen yeni muhteşem bayan
Bu devralan yeni doğa ana
Hepimizi ele geçiriyor
Hepimizi ele geçiriyor

(Yalnızlık hissi) Jocko "evet" diyor ve ona inanıyorum
(Derinlerde) Söylediğim şeyler hakkında konuştuğumuzda
(Bir köşe bul) Onu bırakacak cesareti ya da inancı olmaz
(Saklanabileceğim) Birbirlerinin yolları üzerinde durduklarında
(Sessiz ayak izleri) Eskiden olduğun yerlere geri dönüyorsun şimdi
(Sürünerek yaklaşıyor) Neler bulacağını merak ediyorsun
(Zifiri karanlık) Yanıldığını biliyordun ama uzun sürmeyecek
(Ama görebiliyorum) Hepsini geride bıraktıktan sonra

Çünkü bu devralan yeni doğa ana
Bu aramaya gelen yeni muhteşem bayan
Bu devralan yeni doğa ana
Hepimizi ele geçiriyor
Hepimizi ele geçiriyor

Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow-dow-dow
Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow

Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow-dow-dow
Dat'n-doo-dow dow-dat'n-doo-dow
Dat'n-doo-dow dow

The Guess Who - These Eyes



English

These eyes cry every night for you
These arms long to hold you again
The hurtin's on me, yeah
But I will never be free, no, my baby, no, no
You gave a promise to me, yeah
And you broke it, you broke it, oh, no

These eyes watched you bring my world to an end
This heart could not accept and pretend
The hurtin's on me, yeah
But I will never be free, no, no, no
You took the vow with me, yeah
And you spoke it, you spoke it, babe

These eyes are cryin'
These eyes have seen a lot of loves
But they're never gonna see another one like I had with you

These eyes are cryin'
These eyes have seen a lot of loves
But they're never gonna see another one like I had with you

These eyes are cryin'
These eyes have seen a lot of loves
But they're never gonna see another one like I had with you

These eyes cry every night for you
These arms, these arms long to hold you, hold you again, ahh

These eyes are cryin'
These eyes have seen a lot of loves
But they're never gonna see another one like I had with you

These eyes are cryin'
These eyes have seen a lot of loves
But they're never gonna see another one like I had with you

These eyes are cryin'
These eyes have seen a lot of loves
But they're never gonna see another one like I had with you

These eyes are cryin'
These eyes have seen a lot of loves
But they're never gonna see another one like I had with you
Baby, baby, baby, baby


Türkçe

Bu gözler her gece senin için ağlıyor
Bu kollar seni yeniden sarmayı arzuluyor
Bu canımı yakıyor, evet
Ama asla özgür olamayacağım, hayır bebeğim, hayır hayır
Bana bir söz verdin, evet
Ama onu bozdun, onu bozdun, oh hayır

Bu gözler seni hayatımı sona erdirirken izledi
Bu kalp numara yapıp kabul edemedi
Bu canımı yakıyor, evet
Ama asla özgür olamayacağım, hayır, hayır, hayır
Benimle birlikte bir yemin ettin, evet
Ve onu söyledin, söyledin bebeğim

Bu gözler ağlıyor
Bu gözler bir çok aşk gördü
Ama asla seninle olduğum gibi bir başkasını asla görmeyecek

Bu gözler ağlıyor
Bu gözler bir çok aşk gördü
Ama asla seninle olduğum gibi bir başkasını asla görmeyecek

Bu gözler ağlıyor
Bu gözler bir çok aşk gördü
Ama asla seninle olduğum gibi bir başkasını asla görmeyecek

Bu gözler her gece senin için ağlıyor
Bu kollar seni yeniden, yeniden sarmayı arzuluyor, ahh

Bu gözler ağlıyor
Bu gözler bir çok aşk gördü
Ama asla seninle olduğum gibi bir başkasını asla görmeyecek

Bu gözler ağlıyor
Bu gözler bir çok aşk gördü
Ama asla seninle olduğum gibi bir başkasını asla görmeyecek

Bu gözler ağlıyor
Bu gözler bir çok aşk gördü
Ama asla seninle olduğum gibi bir başkasını asla görmeyecek

Bu gözler ağlıyor
Bu gözler bir çok aşk gördü
Ama asla seninle olduğum gibi bir başkasını asla görmeyecek
Bebeğim, bebeğim, bebeğim, bebeğim

The Guess Who - Laughing



English

I should laugh, but I cry
Because your love has passed me by
You took me by surprise
You didn't realize but I was waiting

Time goes slowly, but carries on
And now the best years have come and gone
You took me by surprise
I didn't realize that you were laughing

Laughing, 'cause you're doin' it to me
Laughing, it ain't the way it should be
You took away everything I had
You put the hurt on me

Laughing, 'cause you're doin' it to me
Laughing, it ain't the way it should be
You took away everything I had
You put the hurt on me

I go alone now, calling your name
After losing at the game
You took me by surprise
I didn't realize that you were laughing

Time goes slowly, but carries on
And now the best years
The best years have come and gone
You took me by surprise
I didn't realize that you were laughing

Laughing, 'cause you're doin' it to me
Laughing, it ain't the way it should be
You took away everything I had
You put the hurt on me

Laughing, 'cause you're doin' it to me
Laughing, it ain't the way it should be
You took away everything I had
You put the hurt on me

Laughing, ha ha ha ha ha ha
Laughing, ha ha ha ha ha ha
Laughing, what, you laughing at me?
Laughing, what, you laughing at me?

Laughing, oh, what you do on the weekend?
Laughing, I wanna look when you're laughing
Laughing, I wanna look when you're laughing
Laughing


Türkçe

Gülmeliyim, ama ağlıyorum
Çünkü aşkın yanımdan geçip gitti
Beni gafil avladın
Farketmedin ama bekliyordum

Zaman yavaşça geçiyor, fakat akmaya devam ediyor
Ve şimdi en güzel yıllar geldi ve geçti
Beni gafil avladın
Güldüğünü farketmedim

Gülüyordun, çünkü bana yapıyordun
Gülüyordun, böyle olması gerekmezdi
Sahip olduğum her şeyi aldın
Bana acıyı bıraktın

Gülüyordun, çünkü bana yapıyordun
Gülüyordun, böyle olması gerekmezdi
Sahip olduğum her şeyi aldın
Bana acıyı bıraktın

Şimdi yalnız başıma gidiyorum, ismini söyleyerek
Oyunda kaybettikten sonra
Beni gafil avladın
Güldüğünü farketmedim

Zaman yavaşça geçiyor, fakat akmaya devam ediyor
Ve şimdi en iyi yıllar
En iyi yıllar geldi ve geçti
Beni gafil avladın
Güldüğünü farketmedim

Gülüyordun, çünkü bana yapıyordun
Gülüyordun, böyle olması gerekmezdi
Sahip olduğum her şeyi aldın
Bana acıyı bıraktın

Gülüyordun, çünkü bana yapıyordun
Gülüyordun, böyle olması gerekmezdi
Sahip olduğum her şeyi aldın
Bana acıyı bıraktın

Gülüyordun, ha ha ha ha ha ha
Gülüyordun, ha ha ha ha ha ha
Gülüyordun, ne, bana mı gülüyorsun?
Gülüyordun, ne, bana mı gülüyorsun?

Gülüyordun, oh, haftasonu ne yapıyorsun?
Gülüyordun, sen gülerken bakmak istiyorum
Gülüyordun, sen gülerken bakmak istiyorum
Gülüyordun

The Guess Who - The Answer



English

It's no good anymore
When your hands are tied
Cause your friends found you out
When you broke down and cried
and the bright colored balls
That you held inside
Weren't the answer
No, no, no
Not the answer

It's no good anymore
When you know all the rules
Cause your friends pushed you out
And they all look like fools
And the stories that you sang
From the inside room
Weren't the answer
No, no, no
Not the answer

I'd like to help you but you're past that
I'd like to help you but it's too late
I'd like to look around the corner just to find what I could see

It's no good anymore
To abide by the rules
Cause you're graduating soon
From the loser's school
And the country tavern lady
In the house on the hill
Can't be the answer
No, no, no
She's not the answer

I'd like to help you but you're past that
I'd like to help you but it's too late
I'd like to look around the corner just to find what I could see
[Repeat]

Like to help you
But you're too far gone
I'd like to help you out
But it's too late now

Türkçe

İyi değil artık
Ellerin bağlıyken
Çünkü arkadaşların seni farketti
Sen çöküp ağladığında
ve içinde tuttuğun
o parlak renkli toplar
cevap değildi
Hayır, hayır, hayır
Cevap değildi

İyi değil artık
Bütün kuralları biliyorken
Çünkü arkadaşların seni itti
Ve hepsi de aptala benziyorlar
Ve içerideki odada
Söylediğin o hikayeler
Cevap değildi
Hayır, hayır, hayır
Cevap değildi

Sana yardım etmek isterdim ama sen çoktan geçmişsin
Sana yardım etmek isterdim ama artık çok geç
Köşeleri araştırmak isterdim sırf neler görebileceğimi öğrenmek için

İyi değil artık
Kuralların altında kalmak
Çünkü yakında mezun oluyorsun
Kaybedenler okulundan
Ve tepedeki evin
yerli barmen hanımı
Cevap olamaz
Hayır, hayır, hayır
O cevap değil

Sana yardım etmek isterdim ama sen çoktan geçmişsin
Sana yardım etmek isterdim ama artık çok geç
Köşeleri araştırmak isterdim sırf neler görebileceğimi öğrenmek için

Yardım etmek istiyorum
Ama çoktan uzaklara gitmişsin
Sana yardım etmek isterdim
Ama artık çok geç

2014/09/04

Madao (Fumihiko Tachiki) - Danbooru No Kamisama



Romaji

danbōru, rurururu.
danbōru , rurururu .
aitsura ha ubaitoru katei , teishoku , kotei kyuu .
aragau koto mo dekizu ore ha subete o ushinau .
soshite ore ha~ MArude DAme na Ossan ni natta .
aitsura ha ubaitoru , daga danbōru no kamisama ha ataete kureru .
danbōru ha sugata o kaete beddo ni naru .
danbōru ha yoru no samusa o saegitte kureru .
danbōru , ruru ruru~.
ah, danbōru no kamisama .
danbōru , ruru ruru~~
ore ha shizuka ni me o toji nemutta .

aitsura ha ubaitoru puraido , yokin , kotei shisan .
aragau koto mo dekizu , ore ha surihette iku .
soshite ore ha MArude DAme na Ossan no mama .
aitsura ha ubaitoru , daga danbōru no kamisama ha ataete kureru .
danbōru ha sugata o kaete ie ni naru .
danbōru ha hito no shisen o saegitte kureru .
danbōru , ruru ruru~~
ah , danbōru no kamisama .
danbōru , ruru ruru~~
ore ha shizuka ni karada o marume ta .
danbōru , ruru ruru~~
danbōru , ruru ruru


Türkçe

Karto-n...
Karto-n...

Evimi koparıp götürdüler, işimi, maaşımı
Onlara karşı koyamadan her şeyimi kaybettim
Ve sonra ben... işe yaramaz bir amcaya dönüştüm

Onlar alıp götürmüş olabilir ama karton tanrısı bana veriyor
Karton şekil değiştirip yatak oluyor
Karton gecenin soğuğundan koruyor beni

Karto-n...
Ah Karton Tanrısı
Karto-n...
Sessizce gözlerimi kapatıp uyudum

Gururumu koparıp götürdüler, birikimimi, varlığımı
Onlara karşı koyamadan, yıpranmaya devam ettim
Ve sonra ben... işe yaramaz bir amca olarak kaldım

Onlar alıp götürmüş olablir ama karton tanrısı bana veriyor
Karton şekil değiştirip evim oluyor
Karton insanların bakışlarını engelliyor benim için

Karto-n...
Ah Karton Tanrısı
Karto-n...
Sessizce vücudumu büktüm

Karto-n...
Karto-n...

DOES - Shura



Romaji

machi kado wa iromeku
shoujo ra no nawabari
samishigari na osage
tsumuji kaze ni yurete

mimi zawari na yuuaku
hana tsubaki no kaori
kumo nashi no gogo ni wa
boku no shura ga sawagu

yaketsuku omoi wa
urei tsunoraseru
kasanaru omokage wo
mitsu kete wa unazarete iru

hii, dareka boku no
fuu, hiwo keshite
mi, tobashite kure
yon, yeah yeah

kakenuketa ichigeki
erekiteru biribiri
nayamashige na matsuge
soko hakato naku darui

kusuburu omoi wa
urei tsunoraseru
ano hi no omoide wo
usumete wa otonabi te iku

hii, dareka boku ni
fuu, hiwo tsukete
mi, moyashite kure
yon, yeah yeah


Türkçe

Shura

Sokakların köşeleri canlanıyor
Kızların bölgesi
Sevimli kahküller
esen rüzgarda dans ediyor

Bu tutku kulaklarımı tırmalıyor, 
Kamelyaların kokusu
Bu bulutsuz akşamda
İçimdeki savaş alanı haykırmaya başlıyor

Bu yanıp tutuşan hislerim acımı güçlendiriyor
Çakışan izleri görüp başımı eğiyorum

Bir, birileri lütfen
İki, ateşimi söndürsün
Üç, ve beni özür bıraksın
Dört, evet evet

Vücudumdan bir şok geçiyor, elektrik gibi dalgalanıyor
O özlem dolu kirpiklerin, kesinlikle baygın bir çekiciliği var

İçten içe yanan bu düşünceler acımı güçlendiriyor
Büyüdükçe o günlere ait anılar siliniyor

Bir, birileri lütfen
İki, ateşimi yaksın
Üç, ve bıraksın yanayım
Dört, evet evet

Redballoon - Yuki No Tsubasa



Romaji

itetsuku yoru tachidomarezu
bokura hajimaru netsu wo matteru

motomesugite chigireru yume
sonna kakera de nani ga kanau no?

KIREI ni surechigau kokoro yoake mo toosugiru machi de
bokura wa mafuyu no hoshi yori
muchuu de hakanai

mune ni ochita shiroi omoi ga
afuredashite boku wo yurashite
sora ga koboshita yasashisa dakara
yuki wa yoseatta TSUBASA no you ni
kimi no kata wo tsutsumu yo

"hitori dake de irarenai" to
hito wa yowasa wo koi ni suru kara

kasuka ni fureru kuchibiru ni kaerareru mono wa nakutemo
dokoka de kogoeteru ashita wo
hikiyoseru you ni

awaku tsumoru shiroi omoi wo
semete kimi ni tsutaeraretara
nani ga dekiru no? sono sabishisa de
yuki wa tojirareta TSUBASA no you ni
tada nukumori mamotte

umaretate no negai wo kakaeteru
furueru sono te wo atatamete ageyou
tomoshita hikari miushinawanai you ni

mune ni ochita shiroi omoi yo
douka nani mo kowasanu mama

sora ga koboshita yasashisa dakara
yuki wa yoseatta TSUBASA no you ni
kimi no kata wo tsutsumu yo
tada nukumori mamotte
kimi to boku wo tsutsundeyuku


Türkçe

Donmuş gece hala ayakta
Sıcaklığı beklemeye başladık

Fazla dua etmektn ortalığa saçılmış hayaller
O parçalardan hangisi gerçek olacak?

Birbiri ardına geçen güzel kalpler, sokaklarda gün doğumu olsa da çok uzaklarda
Kışın ortasındaki yıldızlardan biz,
Hayalden hayale atlıyoruz

Yüreğimden düşen beyaz, saf duygular
Taştı ve titretti beni
Gökyüzünden dökülen nezaketten
Kar taneleri birer kanat gibi birbirine çekiliyor
Omuzlarımı sarıyorlar

Yalnızlığı kucaklayıp yaşayamayan o insanlar
Zayıflığa aşık olmuş bu yüzden...

Dudaklardan gelen zayıf bir dokunuşla değişmez hiçbir şey
Ama bir yerlerde donmuş olan yarın
Yaklaşıyor gibi

Belli belirsiz biriken saf beyaz düşünceler
En azından beni takip edebilirlerse
Acaba bu yalnızlıkla neler yapabileceğim?
Kar taneleri kanatlar gibi kapandı
Kalan sıcaklığı koruyabilmek için

Yeni doğan bu dileği tutuyorum
Titreyen ellerimdeki sıcaklığı vererek
Yakılmış olan o ışığı asla kaybetmeyecekmişçesine

Yüreğimden düşen saf beyaz düşünceler
Lütfen hepiniz parçalanmadan kalın

Gökyüzünden dökülen nezaketten
Kar taneleri birer kanat gibi birbirine çekiliyor
Omuzlarımı sarıyorlar
Sıcaklığı koruyacak tek şey
Seni ve beni sarıyor

Tommy Heavenly6 - Pray



Romaji

Lets go out! Open my mind
Lets go! Sweet dream other side
Ima toki hanatsu kago no soto he

Sabi tsuita kagi nari yamanu kodou
Kiduiteta mou modore nai

Ushinawareta hibi ga
(Hey baby why?)
Aoku tsunagatteku
(I want to cry)
Kowagaru jibun ni maketaku nai yo
Unmei kara nige nai
Hitori ja nai

Soba ni iru tatoe donna ni
Kanashii yume da toshite mo kamawa nai
Kimi no namida ni furetai yo baby
I pray shinjite
Tsumetai kioku no yami kiri saite

Kizutsuita hane yasumaseru izumi
Tobikomu sube ga wakara nakute

Taikutsu na basho iradachi ya fuan
Bokura wa kyou mou nayamu kedo

Kurai sora wo miage
(Baby for you)
Susumu kao wo agete
(Im here for you)

Aku naki omoi wo kaban ni tsumete
Fumi dasu
Kokoro no yami wo furi harai

Semeru ame no oto
Kanashiku naru nara
Yasashii kimi no tate ni naru
Shinjiru koto wo yame nai de always
I pray sono me ni
Chiisa na kiseki wo utsushite misete

Ahhh...ahhh...ahhh...ahhh...

(Hey baby why?
I want to cry
Hey baby why?
Hey baby why?
I want to cry
Im here for you...yeah! Believe yourself)

Soba ni iru soko ga donna ni
Kanashii yume no naka demo kamawa nai
Onaji toki wo ikite itai with you
I pray kotaete
Moshi yurusareru nara
Kimi no namida ni furetai yo baby
I pray shinjite

Tsumetai kioku no yami kiri saite

Türkçe

Haydi gidelim! Zihnimi aç
Haydi gidelim! Diğer tarafta tatlı bir rüya var
Şimdi onu kafesinden dışarıya saldım

Küflü anahtarlar, kesilen vuruşların sesi yankılanıyor
Geri dönemeyeceğimin farkına varıyorum

Kaybolan günler (Hey bebeğim neden?)
birbirine bağlanacak
gelişi güzel bir şekilde (Ağlamak istiyorum)
Korkak benliğime karşı kaybetmek istemiyorum
Kaderimden kaçmayacağım
Yalnız değilim

Senin yanında olacağım
Ne kadar üzücü bir rüya olursa olsun
Umrumda değil
Gözyaşların bana dokunsun istiyorum, bebeğim
"İnan" diye dua ediyorum
Soğuk anılarındaki karanlığı parçalara ayır

Yaralanmış kanatlar, serbest bırakılan yaylar
Bağlanmanın anlamını bilmiyorum

Sıkıcı yerler, sinir bozukluğu ve gerginlik
Bugün bile sıkıntılıyız, ama...

Karanlık gökyüzüne bak
(Bebeğim senin için)
İlerle, başını kaldır 
(Senin için buradayım)

Israrcı düşüncelerini bir bavula topla
İleriye adım at, kalbindeki karanlığı söküp at

Yağmurun seni suçlayan sesinden üzüntüye düşersen
Senin için bir zırh olacağım
İnanmaktan vazgeçme, daima
Dua ediyorum, gözlerine küçük bir mucize yansıyacak

(Hey bebeğim neden? Ağlamak istiyorum. Hey bebeğim neden?
Hey bebeğim neden? Ağlamak istiyorum. 
Senin için buradayım. Evet!
Kendine inan.)

Senin yanında olacağım
O üzücü rüya her nerede olursa olsun
Umrumda değil
Seninle aynı anları yaşamak istiyorum
Dua ediyorum "cevap ver"
Eğer izin verirsen
Göz yaşların bana dokunsun istiyorum bebeğim
Dua ediyorum "inan"
Soğuk anılarındaki karanlığı parçalara ayır

2014/08/28

Kuroko no Basuke DVD Vol. 4 Audio Drama [Midorima + Takao]



Kuroko No Basuke DVD Vol. 4 : Midorima Shintarou (Ono Daisuke), Takao Kazunari (Suzuki Tatsuhisa) ve Kuroko Tetsuya (Ono Kenshou)

Takao: Shin-chan~!

Midorima: Yaklaşma bana.

T: Sorunun ne senin? Bu öğleden sonra antrenmanımız var değil mi? Bin haydi.

M: Biliyorum. Yine de yaklaşma bana.

T: Heh.

M: Ne diye sırıtıyorsun öyle?

T: Oha Asa'yı izledim.

M: O zaman bir şey söylememe gerek yok.

T: Görünüşe göre bugün Yengeçler Akreplerle en kötü çifti oluşturuyor.

M: Eğleniyora benziyorsun.

T: Çünkü ben bir Akrep'im~!

M: Pekala bunun farkındayım.

T: Ne için endişeleniyorsun?

M: Yaklaşma bana!

T: Yapma ama böyle!

M: Maçı kaybetmek mi istiyorsun?

T: Ama Oha Asa'nın son zamanlarda Akreplerin en kötü şansa sahip olacağını söylediğini hatırla. O günlerde diğer takımları resmen ezdik! Bu yüzden inanmıyorum ben!

M: Peki, sen bilirsin.

T: Dinle Shin-chan. Burçlara biraz fazla takılıyorsun.

M: Hmph.

T: Bütün gününü benimle geçirirsen sen de göreceksin. Burçlar batıl inançtan başka bir şey değil.

M: Yaklaşma bana! Bir metreden yakına gelme!

T: Bunu da nereden çıkardın şimdi?

M: Teikou'dayken İkizlerle uyumsuz olduğum bir zaman olmuştu. Kise de İkizler. Bu yüzden maç boyunca ondan uzakta oynadım ve kazandık. İşte bu bir örnek.

T: (iç geçirir) Hadi ya?

M: Anlamıyorsun. Gel buraya.

T: Ha?

M: Kes sesini de gel buraya.

T: Eh? Böyle mi?

M: Daha yakına!

T: Bu berbat dostum.

---

T: ---

M: Anladın mı şimdi?

T: Çamura bulanmayalı uzun zaman oluyor.

M: İşte gerçekler bunlar. Bu yüzden bir metreden yakınıma gelme!

T: Tek yapmam gereken senden uzak durmak değil mi? Sanırım bunu kanıtladın.

M: Bir şey daha var. Şanslı eşya. Öncekinde bir domuz kumbarası kurtarmıştı günümü.

T: Yengeçler için bugünün şanslı eşyası ne peki?

M: Şirin, yuvarlak gözlü bir maskot.

T: Şirin ve yuvarlak gözlü?

M: (iç geçirir) Bu tanım çok belirsiz. Bunu başlangıç için getirmiştim ama...

T: Ah..şey...o ne?

M: Bu Mogora, Gultaman'dan bir canavar. Evimdeki yüzlerce eşyadan en şirin ve yuvarlak gözlüsü. Ama bizi o kamyonun sıçratmasından korumadı bu yüzden doğru eşya olduğunu sanmıyorum.

T: Hm...şirin ve yuvarlak gözler ha? Evimde ona benzer bir şey var.

M: Sahi mi?

T: Evet. Bakmak ister misin?

M: Götür beni oraya!

---

T: Bana bu kadar yakın olmanın sakıncası var mı?

M: Senden bir metre ötede olduğum sürece problem yok.

T: Öyle mi? Peki öyleyse gidelim.

M: İlerle.

T: O kadar arkada oturursan düşmez misin?

M: Ben iyiyim. İlerle haydi.

---

T: Ah... Shin-chan? İyi misin?

M: ?! Oradan iyi gibi mi görünüyor? Yine de, o şanslı eşyayı bulana kadar hayatım tehlikede! Acele et!

---

M: Kuroko No Basuke : Midorima Shintarou'yla Özel CD na no dayo.

--

T: Beklettiğim için üzgünüm. İşte burada!

M: Bu da ne?

T: Kucaklayan bebeklerden. Bir zamanlar çok popülerdi.

M: Oh...? Çok eski moda.

T: Büyük annemden bir hatıra. Annem o şeyi çok sever.

M: Böyle değerli bir şeyi almamın bir sakıncası olmadığından emin misin?

T: Ona iyi baktığın sürece önemli değil. Sen bir istisnasın.

M: Hm... Sevimli yuvarlak gözleri var.

T: Onu koluna sarıyorsun. Etrafına.

M: Böyle mi?

T: Evet.

M: Oldu değil mi?

T: Harika harika.

M: Whoa... Cidden bir çeşit güç akımı varmış gibi hissediyorum. Hm. Takao, buraya gel.

T: Emin misin?

M: Haydi!

T: Tamam geliyorum!

---

M & T : ?!

M: Yanlış eşya olmalı.

T: Üzgünüm! Sanırım batırdım.

M: Endişeye gerek yok. Bunun kolay olmayacağını biliyordum.

T: Ne yapacaksın şimdi?

M: Her zaman gittiğim dükkanı deneyelim. Eğer oraya gidersek... mutlaka bir şey buluruz!

---

T: Wow... Bu dükkan kocaman!

M: Doğru eşyayı bulmakta zorluk çektiğimde buraya gelirim. Kurbağa Kerosuke ve Gotou Eczacılığın filini aldığım yer burası.

T: Shin-chan neden bir kereliğine başka bir şey için endişelenmiyorsun?

M: --dediğim gibi, sevimli ve yuvarlak gözleri olan bir şeyi aramaya geldik.

T: Evet biliyorum. (iç geçirir) Hm? Oh, buna ne dersin?

M: Hmph. Kör müsün sen?

T: Eh? Ama sevimli ve yuvarlak. Bak!

M: Bunun ne olduğunu biliyor musun?

T: Ketty-chan değil mi?

M: Ketty-chan gibi popüler bir karakteri gözden kaçırmış olabilir miyim sence? Bak!

T: Ketty-chan telefon süsün var!

M: Onu gözden kaçırmadım. Ama şassızlığımı etkilemedi. Ketty-chan şanslı eşyam değil!

T: Peki ya bu?

M: Hmph. Cidden körsün sen.

T: Noraemon'un nesi varmış?

M: Noraemon gibi popüler bir karakteri gözden kaçırmış olabilir miyim sence? Bak!

T: Nee?! Noraemon çorabı giyiyor!

M: Ve hala yaklaşan azabı hissedebiliyorum. (iç geçirir) Ne yazık ki Noraemon da şanslı eşyam değil.

T: Ahh... Giderek sinir bozucu olmaya başladı.

M: Ne?

T: Eh, ah hiç!

M: (iç geçirir) Bir şey olmalı. Tahmin edemeyeceğim bir şey hatta. Kader hep kör noktalarından yakalar zaten.

T: Eh? Bu daha önce aldığın canavar.

M: Oh, Mogora? --ne?!

T: Neler oluyor?

M: Mmmm...! Bu...!

T: Ne o?

M: Bu... Billmark tarafından yapılmış bir Mogora!

T: Eh? Billmark?

M: Benim elimdeki Pandai tarafından yapılmış son model olandı. Bu eski olansa daha ilk yayınlanmaya başladığında çıkmıştı.

T: Ehh.

M: Bak! Gözlerine bak! Kesinlikle sevimli ve yuvarlak!

T: Ahh.

M: Mogora'nın gözleriyle karşılaştır! Bunun gözleri kesinlikle daha sevimli ve yuvarlak!

T: Ah, evet.

M: Bu olmalı. Onu alacağım.

T: Bekle, cidden mi?!

T: Hiç şüphesiz. Bu o.

T: Ama--Ehh?! O şey 35 bin yen!

M: Bir şanslı eşya için gayet ucuz.

T: O kadar para var mı sende!?

M: Sen beni ne zannediyosun? Gidip alacağım.

T: Ehh-- Whoa.. Hiç kısıtlama huyu da yok! Yani onun normal olmadığını biliyordum ama bu gerçekten çok fazla!

--

M: Pekala, gidiyoruz.

T: Uh, peki.

--

M: Bak! Yağmur dindi!

T: Whoa! Güneş çıktı!

M: Tanrıya şükür. Yanıma yaklaşmayı dene.

T: Um, pekala...

--

M &T: ?!

M: Sanırım erken konuşmuşum.

T: Mnn... Shin-chan daha fazla dayanamıyorum...

M: Pes edemezsin!

T: Bunu bana nasıl söyleyebilirsin?!

M: Başka bir fikrim var!

T: Az önce 35 bin yeni fırlatıp attın!

M: Önceleri çok şanslı çıktığım bir oyun dükkanı var. İşte oraya gideceğiz!

T: Ama geç kalacağız--

M: Umrumda değil! Gidiyoruz!

--

M: "Şanslı eşyalar"ın şemsiye kategorisi bile olsa her eşyanın kendine özgü özelliği vardır. Örneğin aynı peluş köpekten elinde iki tane varsa ve biri istasyonun önündeki herhangi bir dükkandansa, diğeri ise herhangi büyük bir mağazadansa bu ikisinin doğal olarak farklı etkileri olacaktır. Buna göre oyun dükkanı benim için bir "güç noktası". Oyuncak kutusundan kazandığım peluş hayvanlar kesinlikle etkili.

T: Sanırım haklısın.

M: Bak.

T: Wow! Bunlar ne böyle? Geyik?

M: Keçi onlar. Ama bunları istemiyorum. Bunu istiyorum.

T: Er, ha? Hangisi?

M: Keçilerin altında duruyor. Şu.

T: Ohh! Şu... bekle o ne öyle? Yaşlı bir amca mı?

M: Keçilerin sahibi olan amca. İsmi Peter.

T: Onu nereden biliyorsun ya?

M: Liseli kızlar arasında oldukça popüler.

T: Dalga geçiyor olmalısın.

M: Bunlar şu ana kadar gördüğüm en şirin ve yuvarlak gözlü olanları. Ne olursa olsun onu ele geçirmeliyim. Yardımına ihtiyacım var!

T: Ha? Benim yapmamı mı istiyorsun? Daha önce bunu hiç oynamadım ki.

M: Ben yapacağım. Sadece bana nereye gideceğimi tarif etmelisin. Şahin gözünün pratikliğini kullan.

T: Ne çeşit bir bahane bu?

M: Bencil olma.

T: Değilim zaten!

M: İyi olacak. Yapabileceğini biliyorum.

T: Neden beni cesaretlendirmeye çalışıyorsun!?

M: Kaderlerimiz buna bağlı! Haydi!

T: (iç geçirir) Sanırım başka şansım yok. Ah, pekala.  Önce şuradaki keçiyi tut.

M: Böyle mi?

T: Evet işte böyle. Sonra, şu keçiyi al.

M: Böyle mi?

T: Bu işte gayet iyisin. Şimdi bu keçiyi al.

M: Böyle mi?

T: Whoa, çoktan üç tanesini aldın bile! Pekala. Şimdi şu ortadakini al.

M: Böyle mi?

T: Evet! Tamam, şimdi şunu al.

M: Böyle mi?

T: Shin-chan harikasın! Tamam, şimdi de arkadakini!

M: Hm. Böyle mi?

T: Evet aynen öyle. Şimdi şu kenarıdakini.

M: Böyle mi?

T: Şimdi şu ortadakini!

M: Böyle mi?

T: Şimdi öndekini!

M: Böyle mi!?

T: Sonraki de şuradaki...

M: Böyle mi?

--

M: Böyle mi?!

--

M: Zaman doldu.

--

M: Elliden fazla keçi aldık... ama bir tane bile amca alamadık! Bunun anlamı ne?

--

T: Baştan aşağı garip, nedeni bu! Makine hileli falan olsa gerek.

M: Bir şikayet mektubu yazmalıyım.

T: Ama baksana... Bu keçilerin de şirin yuvarlak gözleri var, değil mi?

M: Yaşlı amcayla karşılaştırıldıklarında bir hiçler.

T: Hiçte bile! Yaşlı amcayla kapışırlar!

M: Çok safsın.

T: Kaliteye karşılık sayıyı düşün, olmaz mı?

M: Bununla yetinmemin imkanı yok!

T: Haydi ama.. uzlaş ve keçileri kabul et sadece!

M: Uzlaşmak kelimesi benim sözlüğümde yoktur! Ver onları bana!

T: Ne yapacaksın?

M: Gidip keçileri yaşlı adamla değiş tokuş ederler miymiş diye soracağım.

T: (İç geçirir) İşe yarayacağından değil, değil mi? Şikayet mektubu yazmanın da bir anlamı yok. İyi olacak mı? ... Oh işte geliyor.

--

T: Nasıl gitti?

M: Görüşme tamamlandı.

T: EHHH?! Whoaa! Onları değiş tokuş için nasıl ikna ettin?

--

M: Kız kardeşimin bunlardan birini çok istediğini ama Amerika'ya eğitim için gideceğini ve senelerce birbirimizi göremeyeceğimizi söyledim. Ve gitmeden önce ne olursa olsun ona bunu hediye etmek istediğimi.

T: Whoa. Shin-chan hile yapmayı seviyorsun demek?

M: Gereklilik kanun dinlemez! Adalet uğruna bazen ellerini kirletmek gerekir!

T: Sanki adaletin çok umrunda.

M: Sonuç olarak yaşlı amcayı aldım. Haydi gidelim.

--

T: (İç geçirir) Evet.

--

M: Şimdi bunu test edeceğiz.

T: (iç geçirir) Tabii. İşte başlıyoruz.

M: Haydi!

T: Bir, iki... üç!

--

M: Başarılı!

T: Whoa! Bu saçmalıktan gerçekten sıkılmıştım ama kabul etmeliyim ki çok etkilendim!

M: Takao, bunu başaran sensin! Sana bir teşekkür borçluyum!

T: Shin-chan!

--

M: Ack.

T: Ah, Shin-chan?!... Shin-chan iyi misin?

M: Bu kutular nereden çıktı böyle?!

T: Ah! (güler) Bunlar keçilerin olduğu karton kutular.

M: Yeterince keçim var zaten!

--

M: Bu kadar mıydı yani?

T: Pes edip buluşma yerine gidelim artık. Zamanımız da tükendi.

M: Şirin, yuvarlak gözler... şirin ve yuvarlak... Bir şey olmalı... gözden kaçırdığım bir şey...!

T: Azim ve odaklanmanı hep takdir etmişimdir ama bazen senin bir aptaldan başka bir şey olmadığını düşünüyorum.

M: Ne?

T: Oh hiç, hiçbir şey! Çok pardon.

M: Şirin, yuvarlak gözler... Şirin ve yuvarlak...

--

Kuroko: Midorima-kun.

M: Kuroko!? Ne zaman-?

K: Merhaba. Ne yapıyorsunuz?

T: Antrenman maçına gidiyoruz.

K: Sahi mi? Sonra görüşürüz o zaman.

M: Dur orada!

K: Midorima-kun?

M: Hmm..! Şirin, yuvarlak gözler!

K: Eh?

M: Bizimle geliyorsun!

K: Eh?

T: Eh? Shin-chan, ciddi olamazsın!

M: Önemli değil. Sadece bin.

K: Ama-

M: Haydi ikile.

T: N'oluyor ya?!

M: Bin sadece!

--

K: Neler oluyor?

T: Sanki bir seçeneğim varmış gibi! -- İkiniz çok ağırsınız biliyor musunuz?!

--

M: Kazandık...

T: Belki de Kuroko sayesindedir?

M: Ondan hiç şüphem yok.

--

M: Kuroko, sana minnettarım.

K: Hala durumu anlayamadım ama iyi bir maçtı. Shuutoku'nun böyle bir maçını izleyebildiğim için şanslı hissediyorum.

T: Her şeyi alttan aldığın için teşekkürler. Çok ani oldu sanırım.

M: Şirin yuvarlak gözlerin sayesinde kurtulduk. Teşekkürler.

T: İnanamıyorum! Shin-chan birine nazikçe teşekkür ediyor!

K: Sanırım bu ilk defa oluyor. Biraz ürkütücü.

M: İkiniz çok kabasınız. Ben yalnızca bir insanım. Bazen minnettar hissedebilirim.

T: Hehe. Pekala yiyecek bir şeyler alıp eve dönelim! Bizimle gelmek ister misin Kuroko?

M: Ben ısmarlayacağım.

K: Pekala... madem ısrar ediyorsunuz-

--

M: Guh!

K: Midorima-kun... iyi misin?

M:--

T: Shi...Shin-chan? Doğrudan kafana top yedin...

K: Oyunculardan biri topun hakimiyetini kaybetmiş sanırım. Bak, özür diliyor.

M: Benden uzak dur Takao.

T: Eh?

M: Yanıma gelme! Kuroko, üzgünüm ama acil bir durum bu. Gitmek zorundayım.

K: Pekala...?

T: Ama maç çoktan sona erdi! Artık bir önemi olmasa gerek!

M: O değil! Dinle. Gün bitene dek benden uzak durmalısın! Beni anladın mı? Dalga geçmiyorum!

T: Shin-chan--

M: Tek kelime etme!

T: Ah. Eh. Yiyecek bir şeyler alalım mı?

K: Eh?

T: Bugün olanları anlatırım.

K: Sahi mi? Pekala, o zaman bir süreliğine.

T: Tamam.

K: Muhabbet kurmada pek iyi değilimdir de.

T: Endişe etme. Söylesene, Shin-chan hep böyle miydi?

K: Evet. Hiçbir zaman iyi anlaşamadık ama biraz daha...şiddetlenmişe benziyor.

T: Ah. Öyle mi. Eh, haydi gidelim buradan.

K: Pekala.

T: (iç geçirir)

--

2014/08/19

The Guess Who - Undun



English

She's come undone
She didn't know what she was headed for
And when I found what she was headed for
It was too late

She's come undone
She found a mountain that was far too high
And when she found out she couldn't fly
It was too late

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun

She's come undone
She wanted truth, but all she got was lies
Came the time to realize
And it was too late

She's come undone
She didn't know what she was headed for
And when I found what she was headed for
Mama, it was too late

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun
She's come undone
No-na-na, no-na-na, no-na-na

Too many mountains and not enough stairs to climb
Too many churches and not enough truth
Too many people and not enough eyes to see
Too many lives to lead and not enough time

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun
She's come undone

Doe-doe-doe-doe-doe, doe, un-doe-doe-doe, un-doe-doe-doe
Doe doe-doe-doe-doe, un-doe-doe-doe, doe-doe-doe
Doe doe-doe-doe, doe, doe-doe-doe, doe, doe

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun

She's come undone
She didn't know what she was headed for
And when I found what she was headed for
It was too late

She's come undone
She found a mountain that was far too high
And when she found out she couldn't fly
Mama, it was too late

It's too late
She's gone too far
She's lost the sun
She's come undone

No, no-no-no-no-no, no
Doe, doe, doe-doe


Türkçe

O çoktan çözüldü
Nereye gittiğini bilmiyordu
Ve nereye gittiğini öğrendiğimde
Artık çok geçti

O çoktan çözüldü
Çok yüksek bir dağ buldu
Ve uçamadığını öğrendiğinde
Artık çok geçti

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti

O çoktan çözüldü
Gerçekleri istedi, ama bulduğu tek şey yalanlardı
Farkına varma zamanı geldi
Ama artık çok geçti

O çoktan çözüldü
Nereye gittiğini bilmiyordu
Ve nereye gittiğini öğrendiğimde
Artık çok geçti

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti
Çoktan çözüldü
No-na-na, no-na-na, no-na-na

Çok fazla dağ var ama tırmanacak yeterli merdiven yok
Çok fazla kilise var ama yeterli gerçek yok
Çok fazla insan var ama görecek yeterli göz yok
Yaşanacak çok fazla hayat var ama yeterli zaman yok

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti
Çoktan çözüldü

Doe-doe-doe-doe-doe, doe, un-doe-doe-doe, un-doe-doe-doe
Doe doe-doe-doe-doe, un-doe-doe-doe, doe-doe-doe
Doe doe-doe-doe, doe, doe-doe-doe, doe, doe

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti

O çoktan çözüldü
Nereye gittiğini bilmiyordu
Ve nereye gittiğini öğrendiğimde
Artık çok geçti

O çoktan çözüldü
Çok yüksek bir dağ buldu
Ve uçamadığını öğrendiğinde
Artık çok geçti

Çok geç
Çok uzağa gitti
Güneşi kaybetti
Çoktan çözüldü

No, no-no-no-no-no, no
Doe, doe, doe-doe

The Guess Who - No Time



English

(No time left for you)
On my way to better things
(No time left for you)
I'll find myself some wings
(No time left for you)
Distant roads are calling me
(No time left for you)
Mm-da, mm-da, mm-da, mm-da, mm-da

No time for a summer friend
No time for the love you send
Seasons change and so did I
You need not wonder why
You need not wonder why
There's no time left for you
No time left for you

(No time left for you)
On my way to better things
(No time left for you)
I'll find myself some wings
(No time left for you)
Distant roads are calling me
(No time left for you)
Mm-day, mm-gay, mm-day, mm-gay, mm-day

No time for a gentle rain
No time for my watch and chain
No time for revolving doors
No time for the killing floor
No time for the killing floor
There's no time left for you
No time left for you

No time for a summer friend
No time for the love you send
Seasons change and so did I
You need not wonder why
You need not wonder why
There's no time left for you
No time left for you

No time, no time, no time, no time
No time, no time, no time, no time

I got, got, got, got no time
I got, got, got, got no time
I got, got, got, got no time
No, no, no, no, no, no, no time
No, no, no, no, no, no, no time
I got, got, got, got no time
No, no, no, no, no, no, no, no, no
No, no, no, no, no, no, no, no time
I got no time, got no time, got no time, no time, got no time
Got no time, got no time


Türkçe

(Senin için zaman yok)
Daha iyi şeyler için yoldaym
(Senin için zaman yok)
Kendime kanat bulacağım
(Senin için zaman yok)
Uzun yollar beni çağırıyor
(Senin için zaman yok)
Mm-da, mm-da, mm-da, mm-da, mm-da

Bir yaz arkadaşı için zaman yok
Gönderdiğin sevgi için zaman yok
Mevsimler değişti, ben de öyle
Nedenini merak etmene gerek yok
Nedenini merak etmene gerek yok
Senin için zaman yok
Senin için zaman yok

(Senin için zaman yok)
Daha iyi şeyler için yoldaym
(Senin için zaman yok)
Kendime kanat bulacağım
(Senin için zaman yok)
Uzun yollar beni çağırıyor
(Senin için zaman yok)
Mm-day, mm-gay, mm-day, mm-gay, mm-day

Nazik bir yağmur için zaman yok
Saatim ve zinciri için zaman yok
Dönen kapılar için zaman yok
Öldüren yerler için zaman yok
Öldüren yerler için zaman yok
Senin için zaman yok
Senin için zaman yok

Bir yaz arkadaşı için zaman yok
Gönderdiğin sevgi için zaman yok
Mevsimler değişti, ben de öyle
Nedenini merak etmene gerek yok
Nedenini merak etmene gerek yok
Senin için zaman yok
Senin için zaman yok

Zaman yok, zaman yok, zaman yok, zaman yok
Zaman yok, zaman yok, zaman yok, zaman yok

Hiroki Yasumoto (Hetalia Germany) - Einsamkeit



Romaji

"Enzetsu wo shiteiru" to mietemo Tada no kaiwa sa
Betsuni
Toki niwa kewashii kao wa surukedo Tada samuinosa
Kini shinaikedo

Chimitsu na sagyou ga tokui dakedo Yubi wa futoi sa
Dakara
"Daitai, tekitou" toka iwaretemo, Genmitsu ni wa
wakaranai

Einsamkeit
Einsamkeit
Einsamkeit

Mitsukete hoshii

Imo bakari tabeteru to iwaretemo
Soba mo pasta mo onaji
Daidokoro ga yogoreru kurai nara
Betsuni ryouri wo shinakyaii

Einsamkeit
Einsamkeit
Einsamkeit

Kokoro wo hiraki, toki hanachitai
Kimi ga iru kara, boku de irareru

Itsumo niranderu to iwareru keredo
Egao wo tayashita koto nado nai
Kowai to omowareteru keredo
Kao de rikinde waratteru dake sa

Tsuyoku
Einsamkeit


Türkçe

Azarlıyormuşum gibi görünse de
Aslında sadece konuşuyorum
Aslında öyle değil...
Bazen yüzüm korkunç görünebilir
Ama aslında sadece soğuğum
Umursamasam da...

İncelik gerektiren işlerimle övünürüm
Ama parmaklarım fazla kalın
Bu yüzden
Hakkımda "Genelde uyumlu" dense bile
Açıkçası
Anlamıyorum

Yalnızlık
Yalnızlık
Yalnızlık

Bulunmak istiyorum

Sadece patates yediğimi söyleseler de
Soba ve makarnayla aynı şey bu
Eğer mutfak kirlenmeye başlayacaksa
Yemek yapmamak daha iyi değil mi?

Yalnızlık
Yalnızlık
Yalnızlık

Kalbim açılıyor, özgür olmak istiyorum
Çünkü sen buradasın, kendim olabilirim

Hep bağırdığım söylenir
Ama gülümseyen yüzümün silindiğini kim söylemiş?
Korkutucu olduğumu düşünebilirsin
Ama sadece gülümsemek için kendimi zorluyorum

Güçlü
Yalnızlık

2014/06/27

Rurutia - Itoshigo Yo



Romaji

Itoshigo yo itsumademo kono mune ni dakarete nemurinasai
Itokenai anata no koto wo mou nido to nigashitari wa shinai

Kanojo no koto nara wasurete shimainasai
Zaratsuita nekonadegoe ga sono mimi wo namenai you ni
Nodo wo shimete agete oita kara

Futari dake de ii hoka ni wa daremo iranai
Watashi dake ga anata wo ikaseru wa
Anata no ashi ni gin no ashikase wo hamemasho
Onaji ayamachi wo okasanai you ni

Itoshigo yo kono mune ni myakuutsu amai mitsu wo suinasai
Itokenai anata kara mou nido to me wo hanashitari shinai

Kanojo no koto wa mou ki ni shinaide ii wa
Moshimo mata tsume wo tatete anata wo ubai ni kitara
Kono te de uchikoroshite ageru

Aragau koto naku saa subete wo azukete
Watashi dake ga anata wo ikaseru wa
Anata no hane wo chigirishitete shimaimasho
Mou dokoka e tobitatenai you ni

Futari dake de ii hoka ni wa daremo iranai
Watashi dake ga anata wo ikaseru wa
Anata no ashi ni gin no ashikase wo hamemasho
Onaji ayamachi wo okasanai you ni

Aragau koto naku saa subete wo azukete
Watashi dake ga anata wo ikaseru wa
Anata no hane wo chigirishitete shimaimasho
Mou dokoka e tobitatenai you ni


Türkçe

Sevgili çocuğum, daima kucağımda sarınarak uyu
O kadar çocuksusun ki, asla yeniden gitmene izin vermeyeceğim

Onu unut
Boğazımı kıstım ki
Sesimdeki koyu yalvarışlar kulaklarına ulaşmasın

Bir başkasına ihtiyacımız yok, ikimiz yeteriz
Seni hayata döndürebilecek tek kişi benim
Bacaklarına gümüş zincirler bağlayacağım ki
Aynı hataları bir daha yapmayasın

Sevgili çocuğum, göğsümde atan tatlı baldan iç
O kadar çocuksusun ki, gözlerimi bir daha senden asla ayırmayacağım

Artık onun için endişelenmene gerek yok
Eğer gelip, pençelerini sana batırıp kaçırmaya çalışsa bile
Onu kendi ellerimle öldüresiye döveceğim

Direnme, her şeyini bana emanet et
Seni sadece ben hayata döndürebilirim
Kanatlarını keseceğim ki
Başka bir yere uçmayasın

Bir başkasına ihtiyacımız yok, ikimiz yeteriz
Seni hayata döndürebilecek tek kişi benim
Bacaklarına gümüş zincirler bağlayacağım ki
Aynı hataları bir daha yapmayasın

Direnme, her şeyini bana emanet et
Seni sadece ben hayata döndürebilirim
Kanatlarını keseceğim ki
Başka bir yere uçmayasın

The Cardigans - Celia Inside



English

You don't want the sun to shine in
So you turn the curtains down
Your eyes still don't show me a thing
And you don't feel it's sunny outside

You don't want no joy for a while
But you stay up late at night
It hurts you that she's still alive
So you'll raise flowerbeds inside

But she, she will not get bothered at all
She's just watching the water at fall
So you should give them just what they need water and poetry
Cause she will not bother at all
She's just watching the water at fall
You should give them just what they need
Cause she will not bother at all
But you won't say you're not adored
By her beauty.... Celia inside

You don't want to feel her at all
But who's that fellowman of hers
With who, your dear Celia moved
And they'll sleep happily inside

....But you won't say you're not adored
By her beauty
And her purity
And her lovely.... Celia inside


Türkçe

Güneşin içeriye parlamasını istemedin
Bu yüzden perdeleri kapattın
Gözlerin hala bana bir şey göstermiyor
Ve dışarının güneşli olduğunu hissetmiyorsun

Bir süreliğine eğlence istemiyorsun
Ama gece geç saatlere dek uyanık kalıyorsun
Onun hala hayatta olması canını yakıyor
Bu yüzden içeride çiçekler yetiştiriyorsun

Ama o, onu hiç de alakadar etmeyecek
O sadece sonbaharda suyu izliyor
Bu yüzden neye ihtiyaçları varsa onu vermelisin
Su ve şiir
Çünkü onu hiç de alakadar etmeyecek
O sadece sonbaharda suyu izliyor
Neye ihtiyaçları varsa onu vermelisin
Çünkü onu hiç de alakadar etmeyecek
Ama sen etkilendiğini söylemeyeceksin
Güzelliğinden... İçindeki Celia'dan

Onu hiç de hissetmek istemiyorsun
Ama onun arkadaşı kim
Sevgili Celia'nla kim geziyor
Ve birlikte içeride uyuyacaklar

Ama sen etkilendiğini söylemeyeceksin
Güzelliğinden
Masumluğundan
Ve sevimliliğinden... İçindeki Celia'dan

Becca - I'm Alive



English

Nothing I say comes out right,
I cant love without a fight,
No one ever knows my name,
When I pray for sun, it rains.
Im so sick of wasting time,
But nothings moving in my mind,
Inspiration cant be found,
I get up and fall but,

Im Alive, Im Alive, oh yeah
Between the good and bad is where youll find me,
Reaching for heaven.
I will fight, and Ill sleep when I die,
Ill live my life, Im Alive!

Every lover breaks my heart,
And I know it from the start,
Still I end up in a mess,
Every time I second guess.
All my friends just run away,
When Im having a bad day,
I would rather stay in bed, but I know theres a reason.

Im Alive, Im Alive, oh yeah
Between the good and bad is where youll find me,
Reaching for heaven.
I will fight, and Ill sleep when I die,
Ill live my life, Im Alive!

When Im bored to death at home,
When he wont pick up the phone,
When Im stuck in second place,
Those regrets I cant erase.
Only I can change the end,
Of the movie in my head,
Theres no time for misery,
I wont feel sorry for me.

Im Alive, Im Alive, oh yeah
Between the good and bad is where youll find me,
Reaching for heaven.
I will fight, and Ill sleep when I die,
Ill live my life, ohhhh!

Im Alive, Im Alive, oh yeah
Between the good and bad is where youll find me,
Reaching for heaven.
I will fight, and Ill sleep when I die,
Ill live my life,
Ill live my life,
Im Alive!


Türkçe

Söylediğim hiçbir şey doğru çıkmaz
Savaşmadan sevemem
Kimse adımı dahi bilmez
Güneş için dua etsem yağmur yağar
Zamanımı boşa harcamaktan çok yoruldum
Ama aklımdan hiçbir şey geçmiyor
İlham bulunamıyor
Kalkıp düşüyorum ama

Yaşıyorum, yaşıyorum oh evet
Kötü ve iyinin arası beni bulacağın yer,
Cennete uzanırken
Savaşacağım ve ölürken uyuyacağım
Hayatımı yaşayacağım, yaşıyorum

Her aşık kalbimi kırıyor
Ve bunu başından beri biliyorum
Yine de her şeyi batırıyorum
Her zaman ikinci defa tahmin ediyorum
Bütün arkadaşlarım kaçıyorlar
Kötü bir gün geçirdiğimde
Yatağımda kalmayı istiyorum ama bir nedeni olduğunu biliyorum

Yaşıyorum, yaşıyorum oh evet
Kötü ve iyinin arası beni bulacağın yer,
Cennete uzanırken
Savaşacağım ve ölürken uyuyacağım
Hayatımı yaşayacağım, yaşıyorum

Evde ölesiye sıkıldığımda
O telefonu açmadığında
İkinci kez sıkıştığımda
Silemediğim o pişmanlıklar
Yalnızca sonunu değiştirebilirim
Kafamdaki filmin
Üzüntü için zaman yok
Kendim için üzülmeyeceğim

Yaşıyorum, yaşıyorum oh evet
Kötü ve iyinin arası beni bulacağın yer,
Cennete uzanırken
Savaşacağım ve ölürken uyuyacağım
Hayatımı yaşayacağım ohhh!

Yaşıyorum, yaşıyorum oh evet
Kötü ve iyinin arası beni bulacağın yer,
Cennete uzanırken
Savaşacağım ve ölürken uyuyacağım
Hayatımı yaşayacağım 
Hayatımı yaşayacağım
Yaşıyorum!

Sid - Monochrome No Kiss



Romaji

Deai ni iro wa nakute
Monokuru fukinukeru
Itami goto kimi yudanemashou

Kizu ato tsuyoku nazoru
Yousha nai aki ga kite
Suzushii yubi temaneku mama ni

Toketa ato no yukkai na
Koori mitai na watashi wo
Yasashiku sukutte
Uwaku chibiru de asobu

Sore demo hitotsu no ai no katachi wo sagasu
Tooku yori mo ima wo musunda kareta hitomi wa
Dekireba kono mama tsutsumarete owaritai
Futari de himeta awai hada tsuki mo kakureteru

Are kara ikura ka
Yoru suki ni mo narimashita
Ison no umi iki mo wasurete

Muchuu no sono temae de
Nama nurusa dake wo nokoshite
Hiki kiwa no bigaku tokuige na kisu kirau

Hitori ni shinai de mou sasshite ayamete
Dono kotoba mo kimi no heya de wa surinukete iku no
Midarete nemutte sore ijyou wo oshiete?
Egao no toi ni mayou toiki tsuki dake ga miteru

Tsugi no nagai hari ga
Tenjyou ni todoku koro ni wa
Kimi wa mou inai
Watashi wa mou iranai

Sore de mo tashika ni ai no katachi wo sagashita
Tooku yori mo ima wo musunda nureta hitomi wa
Dekireba kono mama tsutsumarete owaritai
Sono negai wa yoru wa munashiku
Asa wo tsurete kuru

Yasashikute atsukute hikyou na kisu de
Irodotte yo saigo no yoru tsuki ga terashiteru


Türkçe

Renksiz karşılaşmamız boyunca
Eser monokrom
Tüm acılarımı sana emanet edeceğim

Zorla izlerimi takip eden
affetmeyen sonbahar geliyor
Soğuk parmakların hala beni işaret ederken

Ben eridikten sonra 
buzlu, baş belası beni şefkatle kurtaracak
Ve bir öpücükle eğleneceksin benimle

Yine de aşkın tek bir yüzünü arıyorum
Senin kuru gözlerin uzun zaman öncesininkini şimdiye bağlamış
Yapabilsem, onu örterek bitirmek isterdim
Birlikte, solgun benliklerimizi saklayarak; ay da saklanıyor

O zamandan bu yana
kaç gece aşkı hatırladım?
Bağımlılığın denizinde nefes almayı bile unuttum

Çekiciliğinle bile yalnızca arkanda ılık bir sıcaklık bırakıyorsun
Bilgi sanatından ayrılırken
Kibirli öpücüklerinden nefret ettim

Beni yalnız bırakma, hisset ve renklendir beni artık
Hangi sözcükler süzülecek odandan?
Kafası karışmış, uyuyarak- Bana bunların ardındaki şeyleri söyleyecek misin?
Yalnızca ay bakıyor gülümsemelerin ardındaki sorularda kaybolmuş iç geçirişlere

Bir sonraki uzun ibare tavanı gösterdiğinde
Sen burada olmayacaksın
Artık sana ihtiyacım yok

Yine de aşkın tek bir yüzünü arıyorum
Senin kuru gözlerin uzun zaman öncesininkini şimdiye bağlamış
Yapabilsem, onu örterek bitirmek isterdim
Dileğin ve gece, gündüzü boş yere çağırıyor

Nazik, tutkulu hatta korkak bir öpücükle boya

Ay son gecemizi aydınlatıyor

2014/06/08

Bo En - My Time



English+Romaji

Close your eyes, you'll be here soon
Ichi ni san shi go fun
Tokidoki, hontou ni netai
Demo, kono waado dekinai

Oyasumi
Oyasumi
Oyasumi
Oyasumi

Oyasumi oyasumi
Close your eyes and you'll leave this dream
Oyasumi oyasumi
I know that it's hard to do

Days go by
Shou ga nai
Moments pass
Shattered glass
Hands of time
Where's that chime?
In my head
I'll just
I'll just
I'll just
I'll just

Hands (hands!) Of time will wring my neck
Every little moment spells regret
But I don't have to feel this way
As a voice inside my head

Oyasumi
Oyasumi
Oyasumi
Oyasumi

Oyasumi oyasumi
Close your eyes and you'll leave this dream
Oyasumi oyasumi
I know that it's hard to do

Hey!
Hey!
Hey!
Hey!
Hey!
Hey!

Oyasumi oyasumi
Close your eyes and you'll leave this dream
Oyasumi oyasumi
I know that it's hard to do
Oyasumi oyasumi
Close your eyes and you'll leave this dream
Oyasumi oyasumi
I know that it's hard to do


Türkçe

Gözlerini kapat, yakında orada olacaksın
Bir, iki, üç, dört, beş dakika
Bazen gerçekten uyumak istiyorum
Ama bu kelimeler yetersiz

(İyi geceler, iyi geceler, iyi geceler---)

İyi geceler, iyi geceler
Gözlerini kapat ve bu rüyayı terk edeceksin
İyi geceler, iyi geceler
Yapmanın zor olduğunu biliyorum

Günler geçiyor
Yapacak bir şey yok
Anlar geçiyor
Parçalanmış can
Zamanın elleri
Ahenk nerede?
Kafamda
Ben sadece
Ben sadece
Ben sadece
Ben sadece

Zamanın elleri (elleri!) boğazımı sıkıyor
En küçük an bile acı söylüyor
Ama böyle hissetmek zorunda değilim
Kafamın içinde bir ses olarak

(İyi geceler, iyi geceler, iyi geceler---)

İyi geceler, iyi geceler
Gözlerini kapat ve bu rüyayı terk edeceksin
İyi geceler, iyi geceler
Yapmanın zor olduğunu biliyorum

Hey! Hey! Hey!

İyi geceler, iyi geceler
Gözlerini kapat ve bu rüyayı terk edeceksin
İyi geceler, iyi geceler
Yapmanın zor olduğunu biliyorum

İyi geceler, iyi geceler
Gözlerini kapat ve bu rüyayı terk edeceksin
İyi geceler, iyi geceler
Yapmanın zor olduğunu biliyorum

L'arc~en~Ciel - Jyojyoushi



Romaji

Kisetsu wa iro wo kaete ikudo megurou tomo
Kono kimochi wa kare nai hana no you ni yura meite
Kimi wo omou

Kanade au kotoba wa kokochi yoi senritsu
Kimi ga soba ni iru dakede ii
Hohoenda hitomi wo usa nai tamenara
Tatoe hoshi no mabataki ga mie nai yoru mo

Furi sosogu komorebi no you ni kimi wo tsutsumu
Sore wa boku no tsuyoku kawaranu chikai
Yume nara yume no mama de kamawa nai
Aisuru kagayaki ni afure asu he mukau yorokobi wa
Shinjitsu dakara

The love to you is alive in me. wo- every day for love.
You are aside of me wo- every day.

Nokosareta kanashii kioku sae sotto
Kimi wa yawaragete kureru yo
Hashagu you ni natsuita yawara kana kaze ni fukarete
Nabiku azayakana kimi ga boku wo ubau

Kisetsu wa iro wo kaete ikudo megurou tomo
Kono kimochi wa kare nai hana no you ni
Yume nara yume no mama de kamawa nai
Aisuru kagayaki ni afure mune wo someru
Itsumademo kimi wo omoi

The love to you is alive me. wo- every day for love.
You are aside of me wo- every day


Türkçe

Mevsimler renkleri çoğu kez değiştirse de
Bu his hiçbir zaman çürümeyecek
Bir çiçek gibi titreşerek
Seni düşünerek

Söylediğimiz sözler rahatlatıcı birer melodi gibi
Sen yanımda olduğun sürece
Öyleyse o gülümseyen gözleri kaybetmeyeceğim
Yıldızların parıldayışını göremediğimiz geceler için bile

Seni tıpkı güneş ışığının ağaçların üzerine düşüşü gibi saracağım
Bu değişmeyen yeminim
Eğer bu bir rüyaysa, eğer rüyalar böyleyse aldırmayacğaım
Yarınlara parlayan sevgi dolu ışığa gideceğiz
Çünkü mutluluk denen şey gerçek

Sana olan sevgim içimde yaşıyor. Her gün aşk için.
Sen yanıbaşımdasın. Her gün.

Beni nazikçe yatıştırışın
Üzücü anıları bile
Oyun oynuyormuşçasına tanıdık, hafif bir rüzgarla uçurup götürüyor
O giderken ışık saçan sen gelip götürüyorsun beni

Mevsimler renkleri çoğu kez değiştirse de
Bu his hiçbir zaman çürümeyecek, bir çiçek gibi
Eğer bu bir rüyaysa, eğer rüyalar böyleyse aldırmayacğaım
Kalbim dolup taşan sevgi dolu bir parlaklıkla boyanmış
Sonsuza dek seni düşünerek

Sana olan sevgim içimde yaşıyor. Her gün aşk için.
Sen yanıbaşımdasın. Her gün.

Hyde - Secret Letters



English

In the courtyard, birds singing
Through the window, bells ringing
Oh so tall and wide, these confining walls
I look upon the world below

Sorrow seals our lips tightly
Horror stalks our sleep nightly
But my heart escapes from this attic room
I'm running freely though the town

I remember, remember you
I remember, still close to you
No need to fear the distance here

Peace is shattered by oppression
Tainted oil meets rejection
Yes and just in case I should soon return
My secret letters I will leave

I remember, remember you
I remember, still close to you
No need to fear the distance here

Boarding the train I take in one last look
I'll keep these memories with me forever

I remember, remember you
I remember, still close to you
No need to fear the distance here

I remember, remember you
I remember, still close to you
No need to fear the distance here


Türkçe

Gizli Mektuplar

Avluda kuşlar şarkı söylüyor
Pencerenin ötesinde çanlar çalıyor
Oh çok uzun ve geniş, bu sınırlayıcı duvarlar
Dünyaya aşağıdan bakıyorum

Keder dudaklarımızı mühürlüyor sıkıca
Korku uykumuzu takip ediyor her gece
Ama kalbim bu çatı katı odasından kaçıyor
Şehirde özgürce koşuyorum

Hatırlıyorum, seni hatırlıyorum
Hatırlıyorum, sana hala yakın
Buradaki uzaklıktan korkmana gerek yok

Barış baskılar yüzünden parçalanmış
Lekeli yağ reddedilmeyle karşılaşıyor
Evet ve her ihtimale karşı geri dönmeliyim
Gizli mektuplarımı bırakacağım

Hatırlıyorum, seni hatırlıyorum
Hatırlıyorum, sana hala yakın
Buradaki uzaklıktan korkmana gerek yok

Trene binerken son bir kez daha bakıyorum
O anıları daima yanımda taşıyacağım

Hatırlıyorum, seni hatırlıyorum
Hatırlıyorum, sana hala yakın
Buradaki uzaklıktan korkmana gerek yok

Hatırlıyorum, seni hatırlıyorum
Hatırlıyorum, sana hala yakın
Buradaki uzaklıktan korkmana gerek yok

Plastic Tree - Spica



Romaji

Futatsu aru hoshi wo hitotsu no namae de yobu tte
Tashika kimi kara kiita na
Yoru wo kobamu you ni takusan no tomori
Ironna iro kazaru toukyou

Yozora sagashita
Are, dore datta tsuke na?
Nanimo kamo zenbu kimi ni mukara kara

Hora hoshi no hikari de hanarete shimatta te to te ga tsunagaru nara
Oboeta hoshi no namae ga todokanaku natta mirai wo shimesu no nara
Zutto tonari doushi futari bocchi shiroi supika

Warikirenai koi bunsuu de toita
Kotae wa dareka to onaji de ii
Tsukimi saka nobori uchuu michikusa
Utau yo neko no naki mane de

Yoru ga akeru made
Ato, dore kurai darou?
Uso ne naranaide kiete ikanaide

Mada hoshi no hikari ga wasure sou ni natta omoi wo tsunageru nara
Oboeta hoshi no namae ga kakurete shimatta mirai wo terasu no nara
Kitto tonari doushi futari bocchi shiroi supika

Hora hoshi no hikari de hanarete shimatta te to te ga tsunagaru nara
Oboeta hoshi no namae ga todokanaku natta mirai wo shimesu no nara
Kono mama hoshi no hikari ga wasure sou ni natta omoi wo tsunagaru nara
Oboeta hoshi no namae ga kakurete shimatta mirai wo terasu no nara
Zutto tonari doushi futari bocchi shiroi supika

Yasashii, yasashii, koe ga kikoeta.
Kanashii, kanashii, namida ochita.
Koishii, koishii, kokoro ni wa
Mou, aenai na.
Mou, aenai na.....
Koko kara mieru no wa totemo tooi bokura
Kako ni mo mirai ni mo mieta


Türkçe

Bana iki yıldızın aynı isme sahip olduğunu
söyleyenin sen olduğunu biliyorum.
Tokyo farklı renklerle süslenmiş
Karanlığı bozacak çok fazla ışık

Gecenin gökyüzünü aradım
Ne kadar zamanımı aldı?
Yaptığım her şey senin için

Bak, eğer yıldızların ışığı ayrılmış iki eli bir araya getirirse
Eğer ismini şimdi hatırladığım o yıldız yolunu kaybettiğim geleceğe götürürse beni
İkimiz daima yan yana olacağız, yalnızca ikimiz, beyaz bir Spica

Mahvolmuşuz, aşkımızın parçalarını birleştiremeyecek haldeyiz
Bir başkasıyla aynı cevaba sahip olmanın önemi yok
Ayı izliyor, tepeye tırmanıyor, uzayda geziniyorum
Ağlayan bir kedi gibi şarkı söylüyorum

Daha ne kadar vakit geçecek
sabah gelene dek
Yalan söyleme, kaçıp gitme

Eğer yıldızların ışığı unuttuğum bir aşka bağlarsa beni
Eğer ismini şimdi hatırladığım o yıldız saklı olan geleceği aydınlatırsa
Eminim ikimiz yan yana olacağız, yalnızca ikimiz, beyaz bir Spica

Bak, eğer yıldızların ışığı ayrılmış iki eli bir araya getirirse
Eğer ismini şimdi hatırladığım o yıldız yolunu kaybettiğim geleceğe götürürse beni
Eğer yıldızların ışığı unuttuğum bir aşka bağlarsa beni
Eğer ismini şimdi hatırladığım o yıldız saklı olan geleceği aydınlatırsa
İkimiz daima yan yana olacağız, yalnızca ikimiz, beyaz bir Spica

Nazik mi nazik bir ses duydum
Üzgün mü üzgün gözyaşları düştü
Kalbini özlüyorum, özlüyorum
Ama seni bir daha asla göremeyeceğim
Seni bir daha asla göremeyeceğim...
Buradan birbirimize gerçekten uzak görünüyoruz
Geçmişimde ve geleceğimde görebiliyorum seni

2014/06/07

Yume Nikki (Rüya Günlüğü) Kısım 1 - Sen, Bölüm 2 : Kapının Ardında

 english translation: baka-tsuki
Bölüm 2 : Kapının Ardında

Rüya görüyorsun.

Ve etrafındakiler değişmemeye devam ediyorlar.

Sanki zaman geriye sarmış gibi, kendini bir kez daha o küçük odada dururken buluyorsun.

Hayal kırıklığına uğramadan edemiyorsun ama o bir kenara, kaybolmuşsun; ileriye ve geriye, sağa ve sola amaçsızca hareket etmeye başlıyorsun. Sonunda bir yerde öylece şaşkınlıkla duruyorsun.
Belirgin bir rahatsızlık hissi tüylerini diken diken ediyor ayakların yere kök salarken.

Bir süre sonra odadaki belirgin farkları görmeye başlıyorsun, tıpkı farklılıkları bulma oyunu gibi.
Yastıklar aynı yerlerinde değiller. Oyun konsolu görünürde yok, sanki vakit öldürmenin gerekli olmadığını ima etmek istercesine. Camdan kapının ardında, balkondan hafif ve ince ışık hüzmeleri görünüyor. Burası artık kapalı bir boşluk değil. Boş değil. Hayır-- aksine özgürlük hissi yayıyor.

Ama hepsinin içinde en önemli değişiklik... ses.

Bedenleri hareket ettikçe insanlar iç organlarının, eklemlerinin, kemiklerinin ve etinin çıkardığı sesi, kalp atışlarının, nefes alış verişlerinin sesini, çatırdamaları, şişme sesini ve şapırtıları duymaz hale gelirler. Ama bu seslerin her biri birden bire senin kulağında çınlar hale geliyor.

Sanki uykuya dalarak gerçekten yaşamaya başlamışsın gibi.

Bir rüya olsa da, hiç de onlardan biri gibi görünmüyor.
Daha çok bunca zamandır uyuyormuşsun da gözlerini şimdi açmışsın gibi hissediyorsun.
Rüya ve gerçeklik arasındaki bağ yavaş yavaş birbirine karışmaya başlıyor.

Aklını başına toplayıp ve belki de sırf bir şeylerin olacağını bekleyerek yavaşça kapıya doğru yürüyorsun. Adımlarında ince bir kararlılık var -- tek bir damla tereddüt yok. 
Nazikçe elini kapının tokmağına doluyorsun.

Tam o anda televizyonun ekranı titreşiyor. İçinde birinin sırıtan gözü ürkütücü bir ritimle kırpışıyor. Hiç şüphesiz sana bakıyor.
Ama sen bunu farketmiyorsun. Sadece bu daracık, mide bulandırıcı odadan çıkmaya odaklanmışsın. Ve bu yüzden tüm ağırlığını üzerine yükleyerek kapıyı ardına kadar ittirip açıyorsun.

Kapı gıcırtıyla açılıyor ve öne doğru tökezliyorsun.

Kapının diğer tarafında garip, gizemli bir manzarayla karşılaşıyorsun. Sanki uyku felci geçiriyormuşsun gibi hareketsiz kalıyorsun.

Etraf karanlık ve ayağının altında yüzen şeytan ve tanrı resimleri var. Ama ilgilenmiyorsun ve yüzlerindeki muzip gülümsemeler de seni hiç etkilemiyor.
Onlara ilgi göstermediğini görünce daha davetkar ve uysal hale geliyorlar, seni yürümeye teşvik ediyorlar. Ve sen de yürüyorsun ta ki kendini kapılarla çevrili bir dairenin ortasında bulana dek.

Hiç ışık olmasa dahi her kapının şekli onun tarafından yutulmayı reddederek keskin bir biçimde kesiyor karanlığı. Sayıyorsun bir, iki, üç... Tam on iki kapı bir saat düzeni gibi daire oluşturmuşlar, sen de tam ortasındasın.

Kapılardan hiçbiri seni açmaya devet eder gibi görünmüyor-- kapıları açmak, her şeyden önce cesaret ister ve bu özellikle garip, rahatsız edici şekilleri olan bu kapılar için geçerli. Ama aksine, içindeki tereddüte karşılık aynı derecede onları açmak için meraklanıyorsun. Kalbinin göğsünün içinde deli gibi attığını hissedebiliyorsun-- tıpkı aşık olan biri ya da büyük bir buluş yapan birinin heyecanı gibi. Öyle hızlı ki kabuk tutmuş bir yaran olsa kalın bir kan tabakası patlak verip akmaya başlar.

Bir kapının yüzeyine yapışmış örümcek bacakları varmış gibi duruyor. Diğer birinin üzerinde ise onlarca kanlı el izi var, sanki vurularak zorla açılmaya çalışılmış. Bir diğerinin üzerinde ise canlı, ıslak bir göz var. Bir başkası ise parlayan neon ışıklarıyla süslenmiş, tıpkı şehrin yanan parlak ışıklardan kolayca başının ağrıdığı tehlikeli yerlerinde olduğu gibi...

Kapıların yanlarından geçerek hepsini teker teker yakından inceliyorsun.
Göründüğü üzere hala onlara dokunmaya olan isteksizliğini yenebilmiş değilsin. Bu yüzden şimdilik sadece bakıyorsun.
Aslında umutsuzca bir ipucu arıyor olabilirsin-- herhangi bir şey-- sana hangi kapının açmak için en iyisi olduğunu söyleyecek.

Mesela, bir saat gibi bakacak olursak bire denk gelen kapıyla başlayıp saat yönünde devam etmek iyi bir fikir olabilir. Ya da belki de tamamen yanlış bir yoldasındır ve en göz alıcı olan öncelikli olandır, ilk önce onunla başlamalısındır. Belki de tam tersi, en basit görünenin ardında ne yattığına bir göz atmak o kadar da kötü bir fikir değildir...

Ama uzun süre kafa patlatmıyorsun buna.
Mantık burada işe yaramıyor, bunu farkediyorsun ve doğru bir cevabın olmayacağını görüyorsun. Sana eşlik edecek kimse de yok üstelik. Bu açıdan bakınca bunun üzerinde derince düşünmenin bir anlamı olmadığını farkediyorsun.

Birden hışımla ya da sağduyunun etkisiyle elini en yakınındaki kapının tokmağına götürüyorsun.

Açıyorsun.

Ve sonunda, diğer tarafa adım atıyorsun.