2015/08/25

Yume Nikki Bölüm 6 : Kırmızı İplik

İ...iyi misin?

Trafik lambası epey yüksekten düştü ve doğrudan kafana çarptı. Normalde olsa çoktan ölmüştün. Ama rüyadasın. Rüyada olduğun için her şey yolunda. Bir problem yok. Bundan eminmişsin gibi tamamen sakinsin. Üzerine düşen bir yaya geçidi trafik lambasıydı. "Dur" ve "Geç" anlamına gelen kırmızı ve yeşil ışıklar alt alta sıralanmış...oldukça tanıdık bir manzara.

Trafik lambası sana çarptığı anda gizemli bir şekilde büyüdü ve şişkinleşti...şimdi ise neredeyse tüm vücudunu saklıyor. Tıpkı vücudunu saran bir kostüm gibi. Ayakların altından görünüyor. Vücudunun şekli tıpkı o gizemli yaratığınki gibi: etrafta amaçsızca dolaşan canlı bir trafik lambası. Bilinmeyen bir nedenden dolayı bunun olmuş olma olasılığı seni mutlu etmiş gibi görünüyor. Ve lambaları yeşilden kırmızıya, kırmızıdan yeşile döndürürken eğleniyorsun. Tıpkı yeni oyuncağıyla oynayan küçük bir çocuk gibi.

Böyleyken hiçbir şey görebilmenin imkanı yok ama hiç tereddüt bile etmeden lambaları değiştirip ölü bedenden uzaklaşmaya başlıyorsun. "Evet" ve "Hayır"dan başka ifade olmaksızın. Tıpkı bir bebek gibi. Saf masumluğun resmi. Ve tüm vücudunu kaplayan o trafik lambasıyla küçük adımlar atarak ilerlemeye devam ediyorsun. Önünde ne olduğunu gerçekten göremiyorsun. Şimdiye dek yalnızca yürüdüğün yolun kenarından ilerledin. Önünü göremeyen bir insanın görecek korkusu da olmaz..tarzında bir düşünceyle kendinden emin bir şekilde yürüyorsun. Ama bu çok tehlikeli.

Tam önünde, ayağının hizasında bir delik duruyor. Kocaman açık bir alan. Bu iyi değil. Eğer oradan gitmeye devam edersen düşeceksin. Fakat bir şey göremediğinden yaklaşan tehlikeyi de hissetmiyorsun ve yakınlarda seni uyaracak kimseler yok. Dahası, yalpalayan adımlarının altında kırmızı, yılan gibi bir şey dolanıyor. Deliğin içinden çıkan bir bitki yahut bir çeşit ip gibi bir şey.O şey, anormal bir hareketle ayaklarını birbirine dolandırıyor ve dengeni kaybedip düşmene neden oluyor.

Ve işte bu şekilde...delikten aşağıya doğru iniyorsun. Aşağılara. Daha derine. Çok daha uzak bir yere. Fakat aniden en dibe ulaşıyorsun.

Neyse ki o kadar da derin bir deliğe benzemiyormuş. Kesinlikle bir tırmanma oyuncağı kadar değil. Ama bu mesafe trafik lambasında bir çatlak oluşturmaya yetmiş ve o çatlak hızla dağılmıştı. Derinliklerinden şaşkınlık dolu yüzün görünüyor şimdi.

Görünen o ki trafik lambası tüm o darbeyi emmiş ve sana hiç zarar gelmemiş. Acı bile hissetmeden derhal ayağa kalkıyorsun. Lambanın parçalarına bakıp ellerinle eteklerindeki pisliği silkip atıyorsun. Eski haline dönen görüşünle yerdeki parçaların tıpkı çabucak geçip giden bir rüyanın parçaları gibi yok olduğunu görebiliyorsun (Ne alegori ama.).

Sonra başını kaldırıyorsun ve...ne manzara ama.

Dev bir surat yukarıdan sana bakıyor. Bir nevi ahtapota benziyor ve şekli müstehcen bir şeyi resmediyora benziyor. Biraz önce ayaklarına dolanan hem kanın rengini hem de yüzdeki parlak kırmızı rengi içinde barındıran bir uzantıydı. Kana bulanmış bir dev. Havada asılı duran o ürkütücü kırmızı uzantılarıyla ve kaba bakışlarıyla seni takip ediyor.

Üzerine oturmamış eteğin baldırlarını ortaya çıkarıyor, şişkin göğüslerini... Onlara bakıldığını sonunda fark etmişsin gibi vücudunu ellerinle örtüyorsun. Ama etrafındaki o kırmızı uzantılar seni arzuluyormuşçasına kıpırdanmaya devam ediyorlar. Dev, kırmızı bir el sana doğru yaklaşıyor. Yavaşça, ruhunu senden çekip almak istiyormuşçasına. Reddederce kafanı sallıyor  ve ondan kaçıyorsun. Ama sanki vücut şeklinin düzgün olup olmadığından emin olmak istiyormuş gibi kırmızı uzantı gözlerinin önünde kıvrılmaya başlıyor. Biraz tereddütle uzantıların uçlarından birini tutuyorsun. Ve rahatsız edici bir şekilde bükülerek uzantı, yukarı doğru çekiliyor. Kontrol edemiyorsun, yakışıksız şeyler yapıyorsun. Ya da öyle görünüyor en azından. Bu inanılmaz derecede rahatsız edici hisse dayanmaya çalışırken ona tutunuyorsun.

Kırmızı uzantıyı tırmanıyorsun. Göğüslerin, baldırların, ensen... kırmızı uzantı etrafında şehvetle kıvrılıyor. Yukarıda bir delik görebiliyorsun ve uzantı orada bir yerde bir şeye bağlıymış gibi görünüyor. Oldukça küçük fakat bu cehennemimsi manzaradan kaçmak için başlı başına bir umut gibi. Bu şeyin kurtuluşun olduğunu düşünerek ve bundan başka şansın olmadığını bilerek kanlı uzantıyı tırmanmaya devam ediyorsun. Tıpkı cehennemin üzerinde örülü örümcek ağına tutunan bir günahkar gibi. Ama...ne tür bir günah işlemiş olabilirdin ki?

Işığa ulaşmaya çalışan silüetin yaşamak isteyen birinin, mutlu olmak isteyen birinin cesaretini andırıyor. Henüz pes etmediğinin tanrılara kanıtı. Tamamen nefessiz bir şekilde, seni bu yolculukta taşıyan cılız ve dişil kollarındaki son kuvvetle sonunda zirveye ulaşıyorsun. Başın delikten çıkıyor ve sonra iki elinle kendini kaldırarak bedenini oradan çıkarıyorsun.

Bir süre boyunca elini az önce hoş olayan bir şey yemişsin de kusmak üzereymişsin gibi göğsüne bastırıyorsun. Ve sonra etrafındaki manzaranın bir kere daha değişmiş olduğunu görüyorsun.

Ağaçlardan denizi yahut otoyolu düşündüğünde bunları gerçek dünyada da görebileceğin yerler olduğunu görüyorsun. Ama bu yer farklı. Farklı bir boyuta ulaşmışsın gibi bu, garip bir evrene adım atmışsın gibi. Sanki küçük bir çocuk beyaz bir kağıda tamamen saf iç güdüsüyle karalamış gibi. Böyle bir boşluktu burası. Yer yer ince çizgilerin, garip ve tanıdık olmayan şekillerin olduğu, çoğunlukla beyaz ve geniş bir boşluk.

Bazıları yetişkin bir erkeğin kafasına benziyor.

Biraz önce kırmızı uzantının kıvrandığı yer şimdi tamamen dümdüz bir zemin olmuş... O kafa sana aslında dürtüyle bakıyor. Kanlanmış gözlerle. Şimdi yağmur yağdığından, ve sanki nedeni ne buymuş gibi şemsiyeni açıyor ve kendini onunla kapatıyorsun. Tüm bedenini kapatıyorsun. En azından kendini o rahatsız edici bakışlardan koruyabilmek için.

Bu şekilde, kafanın bakışlarından kaçınarak etrafında dolaşıyorsun... ve bir geçit bulup pür dikkat içeriye giriyorsun. Sanki bu yerde daha fazla kalmak istemiyormuşsun gibi. O kafanın etrafında dolanmak içinde rahatsız edici bir his uyandırıyor ama başka geçit yahut çıkış yolu yok. Başka seçeneğin yok.

Şemsiyenin sapını sıkıca kavrıyor ve daha da derinlere gidiyorsun.

0 comments:

Yorum Gönder