“Neyse,
ölmeden önce neler yapmak istediğiniz hakkında konuşalım haydi.”
Orihara Izaya bu hastalıklı soruyu bir karaoke
odasında sormuştu. Elinde bir içecekle duruyor, durağan sesi tenha odada yankı
yapıyordu.
Odada onunla birlikte duran iki kadın, sorusuna karşılık belli belirsiz
kafalarını salladılar.
“Pekala. Ama cidden benim gibi biriyle ölmek
istediğinize emin misiniz? Bunu sizinle yapabilecek daha harika beyler yok muydu?”
“Olmadığı için buradayız. Bu yüzden ölmek
istiyoruz.”
“Evet.”
Izaya alçak gönüllülükle kafasını sallayıp
sessizce iki kadını inceledi. Yüzlerindeki ifadelerden bariz bir bezginlik
ifadesi okunamadığından detayları bilmeyen biri ölmek istediklerini tahmin bile
edemezdi.
Burada olmalarının sebebi bir davete yanıt
vermekti aslında. “Haydi birlikte ölelim!” diye yazmıştı Izaya intihar
anlaşmaları sitesinde.
Izaya’nın davetinin içeriği garip bir şekilde
neşe dolu ve olumluydu. Sosyal medya portallarından biri için hazırlanmış bir
reklam olduğu için elden bir şey gelmezdi. Bu yüzden üzerinde biraz değişiklik yapmış ve
sonrasında mesaj panolarına bir bir yapıştırmıştı. Ancak diğer paylaşımlarına
da baktığınızda birçoğunun en az bunun kadar neşeli olduğunu görürdünüz.
Mesajlar açık ve yerindeydi. Bunun yanında farklı türde
intihar şekillerini detaylı biçimde anlatıp kişiyi bunları uygulamak için
cesaretlendirir nitelikteydi, intihar etmek isteyen birine verilen sıradan
tavsiyeler değildi sadece. Oldukça resmi bir dille, sanki resmi bir kuruluşa
hitap ediyormuşçasına yazılmış olanlar da vardı. Izaya yazdığı bu etkileyici “İntihar
Davetleri”ne bakmaya bayılıyordu.
Önünde duran bu iki bayan ölmeyi seçmişlerdi.
Biri iş bulamadığı içindi diğeri ise başarısız giden ilişkisinden yediği
darbeleri kaldıramadığı içindi ve iki bayan da birbirinden umutsuzdu.
İlk bakışta bu tür sebeplerden dolayı birinin
intihar etmesi kabul edilemezmiş gibi geliyor fakat ekonominin düşüşe
geçişinden beri kariyerinde başarısız olup intihar eden insanların sayısı her
sene giderek artıyor. Eğer bu insanları işe alınma yüzdelerine göre sıralayacak
olursanız birçoğunun aslında işsiz olduğunu görürsünüz. Ayrıca, yaşlarına göre
gruplayacak olursanız yirmi yaş altı intihar eden insanların diğer yaş
gruplarına göre çok daha az olduğunu görürsünüz. Son zamanlarda medyanın
çoğunlukla okuldaki zorbalıklara dayalı intiharları gündeme getirerek göz
boyayışından dolayı, insanların aklında intihar edenlerin birçoğu gençlermiş
gibi bir izlenim kalıyor. Oysa gerçekte, birçoğu “yetişkin” olarak kabul
ettiğimiz insanlardır.
Tıpkı Izaya’nın karşısındaki bu iki bayan
gibi. İkisi de yetişkindi ve yaşları yirmi beş, yirmi altı civarıydı.
Kendilerini öldürmek isteyen insanlarla
buluşmak. Izaya bunu en az yirmi kez yapmışlığı vardı. Bu buluşmalar sırasında gelenlerin
çoğunun hiçbir ortak noktası olmadığını fark etmişti. Ölüme karşı
duruşlarındaki farklılık geniş bir yelpazeye yayılıyordu: böyle bir şeyden
bahsederken devamlı olarak gülümseyenler de buna dahildi. Kesin bir şekilde
ölmek isteyip çıkmadan önce izlemek istediği TV dizilerini kaydedenler bile
vardı.
Ama Izaya’nın tanıştıklarından hiçbiri
neticede intihar etmemişti. Bu onu biraz
“hayal kırıklığına” uğratmıştı.
Haber programları son yıllarda, özellikle
medyanın etkisiyle insanların web sitelerinde intihar anlaşması yapmaya
başlamasından beri, intihar olaylarını örtbas ediyordu. Fakat birkaç yıldır
otuz binden fazla solo intihar vakasının üzerini örtmemişti.
Ölmeye karar verdiklerinde akıllarından neler
geçiyordu? Gerçekten başka bir yolu yok muydu? Ya da kimin için ölmek
istiyorlardı kim bilir? İnsanlar ölmeye karar verdikleri vakit kalplerinde ne
çeşit bir umutsuzluk taşıyorlardı?
Orihara Izaya insanları her şeyden çok
seviyordu ve bu yüzden bu soruların cevaplarını öğrenmeyi çok istiyordu.
Ancak onlarla buluşmasının sebebi onlarla intihar
hakkında konuşmak değildi. Ve Izaya’yla, daha önce hiç intihar etmeye
kalkışmamış bu insanların buluşmasının asıl sebebi de en başında buraya ölmek istemelerinden dolayı değil
yalnızca eğlenmek istemelerindendi, korkaklık ettiklerinden değildi yani.
Izaya’nın asıl doğası, neşeli görünen
maskesinin ardından sıyrılıp yavaşça kendini göstermeye başlamıştı.
İntihar etmek için sebeplerini dinledikten
sonra Izaya sesini yükseltti ve rahat bir şekilde bir başka soru yöneltti.
“Ee, öldükten sonra ne yapacaksınız peki?”
Bu ani soruyu duyduktan sonra iki kadın
donakaldılar ve Izaya’ya aptal aptal baktılar.
“Iıh… yani cennete gittikten sonrasını mı
diyorsunuz?”
-Çoktan kendini öldürmeye karar vermiş, bir de
cennete gitmek istiyor hala. Daha ne kadar arsız olabilir? Ama bir insanı bu
kadar ilgi çekici yapan şey de bu özellikler ya…
“Nakura-san ölümden sonra yaşama inanıyor mu?”
diye sordu diğer kadın Izaya’ya. Nakura, Izaya’nın kendi için kullandığı sahte
bir isimdi. Izaya gülümseyip cevap olarak kafasını salladı ve aynı soruyu
onlara yöneltti.
“Peki ya siz ölümden sonra yaşama inanıyor
musunuz?”
“Ben inanıyorum. Ama başka bir hayattan
ziyade, insanların öldükten sonra bu dünyada gezinen hayaletlere dönüştüğüne
inanıyorum…”
“Ben inanmıyorum. Ölüm hiçliğin bir uzantısı,
sadece bir parça karanlık… ama bundan daha da öte bir şey.”
Cevapları duymasının üzerine Izaya kafasında
devasa bir “X” çizdi.
-Yaa, büyük hayal kırıklığı. Cidden büyük
hayal kırıklığı. Kocaman bir zaman kaybı. Liseli kafasındalar resmen. Son
zamanlarda ateistler çok daha enteresandı. Bu ikisi sadece kendilerini
düşünüyorlar.
Ardından Izaya bu iki bayanın ölüm hakkında
ciddi olmadığı sonucuna vardı. Ya da belki de ölümü kendilerince gözlerinin
önüne getiremiyorlardı.
Gözlerini kıstı ve alaycı bir şekilde
gülümsedi.
“Bu iyi değil. Ölmek isteyen insanlar nasıl
ölümden sonraki yaşamı düşünebilir?”
“Eh..?”
İkisi sanki tamamen mantıksız bir şeye
bakıyorlarmış gibi şaşkına dönmüşlerdi. Izaya devam etti.
“Ölümden sonra yaşamı düşünmek yalnızca
yaşayanlara özel bir haktır. Bu sonuç durmadan eni konu düşündüğünüz bir şeyse
söyleyecek bir şeyim yok. Umutsuzluğun derin çukuruna sürüklenmişseniz, bütün
birikiminiz bir grup yağmacı tarafından elinizden alındıysa mesela… dış
etkenlerden dolayı bu tür umutsuz durumlara sürüklenmiş insanların bu şekilde
düşünmeye hakkı vardır ancak.”
Izaya gülümseyip yavaşça konuşmaya devam etti.
“Ama sizin açınızdan bakacak olursak, tüm bu
sorunları başınıza açan sizsiniz, değil mi? Bu umutsuzluk dolu yolda yürümeye
karar verenler sizlersiniz ve hala ölümden sonraki yaşamdan medet umuyorsunuz.
Bunu yapmanın iyi bir şey olduğunu sanmıyorum.”
İki bayan bir şey fark etmişlerdi. Bunca
zamandır neden ölmek istedikleriyle ilgili itiraflarda bulunup durmuşlardı fakat
karşılarında duran adam kendisi hakkında tek kelime söylememişti.
“Imm… Peki Nakura-san… ölmek istiyor mu?”
Tamamiyle çekinilmeden, doğrudan sorulmuş bu
soruya Izaya açık gönüllülükle yanıt verdi.
“Hayır.”
O an bölmenin içinde duyulan tek ses diğer
odalardan gelen seslerdi. Çok geçmeden bayanlardan biri sinirinden patlamış olacak ki
bağırmaya başladı.
“Bu kadarı da fazla ama! Ne diye yalan
söyledin bize o zaman?”
“Bence… fazla ileri gidiyorsunuz!”
Kadının isyanından sonra diğeri Izaya’yı bir
güzel azarladı. Ama tepkilerini görmesine rağmen Izaya yerinden kımıldamadan
durmaya devam etti.