Tokyo, Toshima Bölgesi, Ikebukuro İstasyonu, Tobu Tojo İstikameti, Bilet Gişesi Çıkışının Önü
"Eve gitmek istiyorum..." diye mırıldandı genç çocuk kendi kendine.
Kafasında dönen milyonlarca düşünceye kıyasla bu cümle oldukça basit bir cümleydi. Fakat bu basit ifade nasıl hissettiğiyle ilgili en çok yankı yapandı.
Gözlerinin önünde yayılanlar- insanlar. İnsanlar, insanlar, insanlar ve daha fazla, daha fazla insan. Görüş alanında insanlardan başka hiçbir şey yoktu. Saat akşam altıyı geçmişti, insanların okuldan yahut işten evlerine dalga dalga gittiği saatti. Elbette henüz en yoğun saatler değildi fakat bu insan topluluğu ona "insanlar"ı değil de daha çok bir "yığın"ı anımsatmıştı.
Dev bir yeraltı boşluğunda, Ikebukuro İstasyonu'nun tam ortasında dikilmekte ve gözlerinin önünde insanlardan bir deniz dalgalanmaktaydı. Karşısındaki bu manzarayla nutku tutulmuş ve buraya ne geldiğini neredeyse unutmuştu.
Çalışan kesimdenmiş gibi görünen bir adam, genç çocuğa çarptı. Genç çocuk özür dilemeye yeltendi fakat adam yüzüne bile bakmadan oradan aceleyle uzaklaştı. Genç çocuk başını eğdi ve mırıldandı: "Çok özür dilerim..."
Sonra bilet gişesinden bir sütun kadar uzaklaştı ve oraya yaslandı.
Genç çocuk, Ryuugamine Mikado, içinde garip bir duygunun kanat çırptığını hissetmeye başlamış ve bunun gerginliğinden kaynaklandığına karar vermişti. Bu kadar etkileyici bir isme sahip olmasına rağmen yüzündeki ifade bunun tam tersi gibiydi. Doğrusu, kusacakmış gibi görünüyordu.
Mikado Ikebukuro'ya eski bir arkadaşının daveti üzerine gelmişti. Daha açık olmak gerekirse, yaşadığı bu on altı yıl içinde Tokyo'ya ilk kez geliyordu.
Yaşadığı şehirden daha önce hiç ayrılmamıştı. İlk okul ve orta okulda bile hiçbir geziye katılmamıştı. Ve bunun biraz aşırıya kaçtığını hissetmeye başladığından, Toshima'da özel bir liseye kayıt yaptırmıştı. Oldukça yeni bir okuldu ve prestiji ortalamanın üzerindeydi. Binaları mükemmeldi ve Tokyo'nun en iyilerinden biri olarak seçilmişti. Mikado yaşadığı şehirde bir liseye de gidebilirdi ama o Tokyo'ya gelmeyi seçmişti çünkü daima büyük şehirde bir hayatın hayalini kurmuştu ve ilk okulda transfer olmuş iyi bir arkadaşı onu davet etmişti.
Mikado ilk okuldayken evinde internet erişimi vardı, böylece arkadaşı başka okulda olsa bile internet üzerinden iletişim kurmaya devam ediyorlardı. Ayrıca uzun zamandır görüşmemiş olsalar dahi hala en iyi arkadaşlardı.
Mikado'nun anne ve babası internetle pek haşır neşir değillerdi. Bu yüzden böylesine uzak mesafeli bir arkadaşlığı anlamak onlar için bir hayli zordu. Oğullarının "ilk okuldayken transfer olan bir arkadaşının burada okumak isteyip istemeyeceğini sorduğu"ndan okul için Tokyo'ya gitmek istediğini duyduklarında böyle bir şeye razı gelmelerinin imkanı yok gibiydi. Hiç dile getirmemiş olsalar da oğullarının burada kalıp bir devlet okulunda okumasını istemelerinin de bir etkisi vardı. İlk başta ailesi bu duruma karşı çıkmıştı ama izin vermeleri karşılığında okul masrafları dışında kalan ihtiyaçlarını çalışarak kendisinin karşılayacağını teklif edince onları gerçekten de ikna etmişti. Bahardan itibaren yeni okuluna ve yeni hayatına başlayacaktı.
"Söylemesi kolay tabii..."
Onu görmezden gelen kalabalıkla yüzleşirken Mikado, boğuluyormuş gibi hissediyordu biraz. Böyle hissetmesinin bu tür şeyler üzerinde çok fazla düşündüğünden dolayı olduğunu anladığında, hiçbir yere sığdıramadığı tedirgin edici korkusu Mikado'yu tüketmeye başlamıştı bile.
Fakat Mikado beşinciye iç geçirirken tanıdık olmayan bir ses çınladı kulaklarında.
"Yo Mikado!"
"?!"
Mikado hışımla kafasını kaldırdı ve önünde kahverengi, boyalı saçlı bir genç çocuk gördü. Gencin görünüşünde hala çocuksu bir hava vardı ve bu bariz bir şekilde saç rengine ve kulaklarındaki küpelere de yansıyordu.
O an Mikado, bir zorba yahut dolandırıcıya çattığı düşüncesinin verdiği korkuyla yerinde zıpladı ama sonradan karşısındaki kişinin onun ismini söylediğini fark etti. Ve sonunda Mikado, yakın arkadaşına dair küçük de olsa bir benzerlik yakaladı.
"Eh? Yoksa sen... Kida-kun?"
"Madem sordun... o zaman kibarlıkla açıklayayım! Lütfen üç seçenekten birini seçin: Bir, Kida Masaomi! İki, Kida Masaomi! Ve üç, Kida Masaomi!"
Bunu duyunca Mikado, Ikebukuro'ya geldiğinden beri ilk defa gülümsemiş oldu.
"Wah, Kida-kun sen misin? Gerçekten sen misin?"
"Bu şaka üzerine üç senemi harcadım ama sen görmezden geliyorsun. Uzun zaman oldu dostum!"
"Seninle daha dün internette konuştuk... Ama cidden çok değişmişsin. Şok geçirdim! Saçlarını boyamış olmanı hiç beklemiyordum! Ve az önceki şakan çok ezikti."
Her gün internet üzerinden konuşsalar da Kida'nın görünüş olarak ne kadar değiştiğini bilmesinin imkanı yoktu. Sesi bile kalınlaşmıştı. Mikado'nun ilk seferinde onu tanıyamamasına şaşmamak gerekirdi.
Kida Masaomi sersemce sırıttı ve cevap verdi.
"Dört yıl geçti, elbette değişeceğim. Ama sen hiç de değişmemişsin! İlk okuldaki halinle neredeyse aynısın... ve normalmiş gibi şakamın ezik olduğunu söylemez misin?!"
Kida konuşurken elini uzattı ve kendisinden daha bebek yüzlü olan Mikado'nun başına hafifçe vurdu.
"Hey hey, yapmasana şunu. Ayrıca internette konuşurken de ezik şakalar yapıyorsun zaten..."
Mikado sinirleri bozulmuş bir şekilde elini ittirdi. İlk okulda da olsa, chat odasında da olsa Mikado'yu yönlendiren hep Kida olmuş ve Mikado'nun bu yönlendirmeyle hiçbir zorunu olmamıştı.
Selamlaşmalarından sonra Kida kalabalığa doğru yürümeye başladı.
"Bu arada haydi yola çıkalım! İlk önce buradan gidelim. Bugün kesinlikle "Batıya Doğru" havamdayım! Ama bu batı, batı çıkışını değil de Seibu1 departmanı çıkışını ifade ediyor! Ne kadar hileli bir rehberim değil mi?"
"Anladım. Ama batı çıkışıyla Seibu çıkışı arasında ne fark var?"
"...Yine beceremedim."
Mikado Kida'yı takip ederken kalabalığa karşı hissettiği korku ve tedirginlik önemli ölçüde düşmüştü. Şehirde yaşayan biri tarafından yönlendirilmek ve bu birinin eski bir arkadaş olması Mikado'nun şehre bakış açısını yüz seksen derece döndürmüştü.
"Basitçe söylemek gerekirse Ikebukuro'nun Tobu2 departmanı batı çıkışında ve aksine Seibu da doğu çıkışında- ah... ne şanssızım. Şakamın anlaşılmadığı yetmezmiş gibi bir de açıklamak zorunda kalıyorum... Ne yapıyorum ben böyle?"
"Aptallık yapıyorsun?"
"...Bu çok kırıcıydı seni ahmak."
Kida'nın yüz ifadesi kırıktı ama sonra pes edercesine iç geçirdi ve "Boş ver, benden bundan daha iyisi var. Bu yüzden şimdilik seni rahat bırakıyorum. Bu arada, gitmek istediğin bir yer var mı?" dedi.
"Hmm. Sanırım sana Sunshine City ile ilgili bir şeyler söylemiştim."
"Oraya şimdi mi gitmek istiyorsun? Hmm... benim için fark etmez ama cidden yanımıza birkaç hatun alsak daha iyi olmaz mıydı?"
Sunshine City60, bir zamanlar Japonya'nın en uzun kulesi oluşuyla ünlüydü ve çok bilinen bir yerdi. Tokyo Kulesi ve Yokohama İşaret Kulesi tarafından yeri kapılmış olsa da, Sunshine City 60 hala devamlı olarak turist çeken bir eğlence merkeziydi. Bir akvaryumu ve Namjatown eğlence parkı vardı ve öğrenciler için de aileler için de güzel bir dinlenme yeriydi.
Mikado kendini bir çeşit modaya kapılıyormuş gibi hissetse de aklına başka bir yer gelmemişti. Doğrusu, televizyonda sık sık gördüğü başka bir yer daha vardı-
"Ah, bir de Ikebukuro Batı Geçidi Parkı vardı ama."
"Oh oh, o diziyi izlemiştim. Hatta romanını ve mangasını bile aldım."
"Aah, dizi olanı demiyorum asıl yeri diyorum! Batı Geçidi Parkı!"
Kida şaşkınlıkla duraksadı ve Mikado'yu dinlerken anladığı yavaşça yüzüne yansıdı. Sırıttı ve "Hayır hayır, oraya Ikebukuro Batı Çıkışı Parkı deniyor." dedi.
"Eh? Ama... Ikebukurolular Batı Geçidi Parkı demiyor mu?"
"Ikebukurolular mı? O da neymiş? Neyse, gitmek istiyor musun?"
Olduğu yerde dikilen Kida'yı izlerken kafasını kuvvetlice salladı Mikado. "Hayır, hayır istemiyorum! Geç oldu, ya şu renkli çetelerden birine rastlar da öldürülürsek?! (Not: Ikebukuro Batı Geçidi Parkı adlı dizide Batı Çıkışı Parkı çevresinde dolaşan ve tek renk kıyafet, şapka ya da atkı giyen çeteler vardır.)"
"Ah... Buna ne demem gerektiğini gerçekten bilmiyorum. Hem saat daha altı. Sen de ne korkaksın ha."
Kida bezgince gülümsedi ve Mikado'yu kalabalığın içinde yönlendirmeye devam etti.
Onlar yola koyulduklarında kalabalık seyrekleşmişti fakat Mikado hala insanlara çarpmamak için büyük bir çaba sarf ediyordu.
"Renkli çeteler daha az görünür oldu. Geçen sene oldukça fazlaydılar ama Saitama'dan elemanlarla büyük bir kargaşa çıkarttıktan sonra tutuklandılar. Sonra polis aynı renk kıyafetler giyerek gruplar halinde baskınlar yaptı. Şimdilerde birçoğu yalnızca geceleri ortaya çıksa da çalışan kesim evlerine gitmeden öyle parlak gösteriler yapmıyorlar...Ah ama işin içine Bosozoku falan girerse değişir tabii. Bazen Bosozoku ve polis arasında geçen çatışmaları haberlerde ya da gazetelerde görürsün ama genelde Kabuki bölgesinde falan olur, Ikebukuro'da çok nadirdir."
"Bosozoku mu?!"
"Mmh, dediğim gibi böyle bir zamanda istasyonda toplanmazlar."
Mikado, Masaomi'nin verdiği güvencenin ardından rahatlıkla soluk aldı.
"Yani... şimdi Ikebukuro oldukça güvenli bir yer mi?"
"Pek değil. Böyle şeyler hakkında çok fazla bir bilgim yok aslında. Şey, aslında şu çeteler oldukça fazla. Bir de renk çeteleri ve Bosozoku var. Bunun dışında da tehlikeli insanlar dolaşıyor tabii. Dışarıdan oldukça normal görünüyorlar ama onlara asla bulaşmamalısın... Endişelenmene gerek yok. Etrafta dolaşıp bela arayan tiplerden değilsin nasılsa. Ama yine de şu sokak satıcılarından, şüpheli tüccarlardan, çetelerden ve Bosozoku'dan uzak durursan iyi olur."
"Anladım..."
Mikado hala şu "asla bulaşmaması" gereken insanlarla ilgili daha fazla şey merak etse de soru sormamaya karar vermişti.
"Eve gitmek istiyorum..." diye mırıldandı genç çocuk kendi kendine.
Kafasında dönen milyonlarca düşünceye kıyasla bu cümle oldukça basit bir cümleydi. Fakat bu basit ifade nasıl hissettiğiyle ilgili en çok yankı yapandı.
Gözlerinin önünde yayılanlar- insanlar. İnsanlar, insanlar, insanlar ve daha fazla, daha fazla insan. Görüş alanında insanlardan başka hiçbir şey yoktu. Saat akşam altıyı geçmişti, insanların okuldan yahut işten evlerine dalga dalga gittiği saatti. Elbette henüz en yoğun saatler değildi fakat bu insan topluluğu ona "insanlar"ı değil de daha çok bir "yığın"ı anımsatmıştı.
Dev bir yeraltı boşluğunda, Ikebukuro İstasyonu'nun tam ortasında dikilmekte ve gözlerinin önünde insanlardan bir deniz dalgalanmaktaydı. Karşısındaki bu manzarayla nutku tutulmuş ve buraya ne geldiğini neredeyse unutmuştu.
Çalışan kesimdenmiş gibi görünen bir adam, genç çocuğa çarptı. Genç çocuk özür dilemeye yeltendi fakat adam yüzüne bile bakmadan oradan aceleyle uzaklaştı. Genç çocuk başını eğdi ve mırıldandı: "Çok özür dilerim..."
Sonra bilet gişesinden bir sütun kadar uzaklaştı ve oraya yaslandı.
Genç çocuk, Ryuugamine Mikado, içinde garip bir duygunun kanat çırptığını hissetmeye başlamış ve bunun gerginliğinden kaynaklandığına karar vermişti. Bu kadar etkileyici bir isme sahip olmasına rağmen yüzündeki ifade bunun tam tersi gibiydi. Doğrusu, kusacakmış gibi görünüyordu.
Mikado Ikebukuro'ya eski bir arkadaşının daveti üzerine gelmişti. Daha açık olmak gerekirse, yaşadığı bu on altı yıl içinde Tokyo'ya ilk kez geliyordu.
Yaşadığı şehirden daha önce hiç ayrılmamıştı. İlk okul ve orta okulda bile hiçbir geziye katılmamıştı. Ve bunun biraz aşırıya kaçtığını hissetmeye başladığından, Toshima'da özel bir liseye kayıt yaptırmıştı. Oldukça yeni bir okuldu ve prestiji ortalamanın üzerindeydi. Binaları mükemmeldi ve Tokyo'nun en iyilerinden biri olarak seçilmişti. Mikado yaşadığı şehirde bir liseye de gidebilirdi ama o Tokyo'ya gelmeyi seçmişti çünkü daima büyük şehirde bir hayatın hayalini kurmuştu ve ilk okulda transfer olmuş iyi bir arkadaşı onu davet etmişti.
Mikado ilk okuldayken evinde internet erişimi vardı, böylece arkadaşı başka okulda olsa bile internet üzerinden iletişim kurmaya devam ediyorlardı. Ayrıca uzun zamandır görüşmemiş olsalar dahi hala en iyi arkadaşlardı.
Mikado'nun anne ve babası internetle pek haşır neşir değillerdi. Bu yüzden böylesine uzak mesafeli bir arkadaşlığı anlamak onlar için bir hayli zordu. Oğullarının "ilk okuldayken transfer olan bir arkadaşının burada okumak isteyip istemeyeceğini sorduğu"ndan okul için Tokyo'ya gitmek istediğini duyduklarında böyle bir şeye razı gelmelerinin imkanı yok gibiydi. Hiç dile getirmemiş olsalar da oğullarının burada kalıp bir devlet okulunda okumasını istemelerinin de bir etkisi vardı. İlk başta ailesi bu duruma karşı çıkmıştı ama izin vermeleri karşılığında okul masrafları dışında kalan ihtiyaçlarını çalışarak kendisinin karşılayacağını teklif edince onları gerçekten de ikna etmişti. Bahardan itibaren yeni okuluna ve yeni hayatına başlayacaktı.
"Söylemesi kolay tabii..."
Onu görmezden gelen kalabalıkla yüzleşirken Mikado, boğuluyormuş gibi hissediyordu biraz. Böyle hissetmesinin bu tür şeyler üzerinde çok fazla düşündüğünden dolayı olduğunu anladığında, hiçbir yere sığdıramadığı tedirgin edici korkusu Mikado'yu tüketmeye başlamıştı bile.
Fakat Mikado beşinciye iç geçirirken tanıdık olmayan bir ses çınladı kulaklarında.
"Yo Mikado!"
"?!"
Mikado hışımla kafasını kaldırdı ve önünde kahverengi, boyalı saçlı bir genç çocuk gördü. Gencin görünüşünde hala çocuksu bir hava vardı ve bu bariz bir şekilde saç rengine ve kulaklarındaki küpelere de yansıyordu.
O an Mikado, bir zorba yahut dolandırıcıya çattığı düşüncesinin verdiği korkuyla yerinde zıpladı ama sonradan karşısındaki kişinin onun ismini söylediğini fark etti. Ve sonunda Mikado, yakın arkadaşına dair küçük de olsa bir benzerlik yakaladı.
"Eh? Yoksa sen... Kida-kun?"
"Madem sordun... o zaman kibarlıkla açıklayayım! Lütfen üç seçenekten birini seçin: Bir, Kida Masaomi! İki, Kida Masaomi! Ve üç, Kida Masaomi!"
Bunu duyunca Mikado, Ikebukuro'ya geldiğinden beri ilk defa gülümsemiş oldu.
"Wah, Kida-kun sen misin? Gerçekten sen misin?"
"Bu şaka üzerine üç senemi harcadım ama sen görmezden geliyorsun. Uzun zaman oldu dostum!"
"Seninle daha dün internette konuştuk... Ama cidden çok değişmişsin. Şok geçirdim! Saçlarını boyamış olmanı hiç beklemiyordum! Ve az önceki şakan çok ezikti."
Her gün internet üzerinden konuşsalar da Kida'nın görünüş olarak ne kadar değiştiğini bilmesinin imkanı yoktu. Sesi bile kalınlaşmıştı. Mikado'nun ilk seferinde onu tanıyamamasına şaşmamak gerekirdi.
Kida Masaomi sersemce sırıttı ve cevap verdi.
"Dört yıl geçti, elbette değişeceğim. Ama sen hiç de değişmemişsin! İlk okuldaki halinle neredeyse aynısın... ve normalmiş gibi şakamın ezik olduğunu söylemez misin?!"
Kida konuşurken elini uzattı ve kendisinden daha bebek yüzlü olan Mikado'nun başına hafifçe vurdu.
"Hey hey, yapmasana şunu. Ayrıca internette konuşurken de ezik şakalar yapıyorsun zaten..."
Mikado sinirleri bozulmuş bir şekilde elini ittirdi. İlk okulda da olsa, chat odasında da olsa Mikado'yu yönlendiren hep Kida olmuş ve Mikado'nun bu yönlendirmeyle hiçbir zorunu olmamıştı.
Selamlaşmalarından sonra Kida kalabalığa doğru yürümeye başladı.
"Bu arada haydi yola çıkalım! İlk önce buradan gidelim. Bugün kesinlikle "Batıya Doğru" havamdayım! Ama bu batı, batı çıkışını değil de Seibu1 departmanı çıkışını ifade ediyor! Ne kadar hileli bir rehberim değil mi?"
"Anladım. Ama batı çıkışıyla Seibu çıkışı arasında ne fark var?"
"...Yine beceremedim."
Mikado Kida'yı takip ederken kalabalığa karşı hissettiği korku ve tedirginlik önemli ölçüde düşmüştü. Şehirde yaşayan biri tarafından yönlendirilmek ve bu birinin eski bir arkadaş olması Mikado'nun şehre bakış açısını yüz seksen derece döndürmüştü.
"Basitçe söylemek gerekirse Ikebukuro'nun Tobu2 departmanı batı çıkışında ve aksine Seibu da doğu çıkışında- ah... ne şanssızım. Şakamın anlaşılmadığı yetmezmiş gibi bir de açıklamak zorunda kalıyorum... Ne yapıyorum ben böyle?"
"Aptallık yapıyorsun?"
"...Bu çok kırıcıydı seni ahmak."
Kida'nın yüz ifadesi kırıktı ama sonra pes edercesine iç geçirdi ve "Boş ver, benden bundan daha iyisi var. Bu yüzden şimdilik seni rahat bırakıyorum. Bu arada, gitmek istediğin bir yer var mı?" dedi.
"Hmm. Sanırım sana Sunshine City ile ilgili bir şeyler söylemiştim."
"Oraya şimdi mi gitmek istiyorsun? Hmm... benim için fark etmez ama cidden yanımıza birkaç hatun alsak daha iyi olmaz mıydı?"
Sunshine City60, bir zamanlar Japonya'nın en uzun kulesi oluşuyla ünlüydü ve çok bilinen bir yerdi. Tokyo Kulesi ve Yokohama İşaret Kulesi tarafından yeri kapılmış olsa da, Sunshine City 60 hala devamlı olarak turist çeken bir eğlence merkeziydi. Bir akvaryumu ve Namjatown eğlence parkı vardı ve öğrenciler için de aileler için de güzel bir dinlenme yeriydi.
Mikado kendini bir çeşit modaya kapılıyormuş gibi hissetse de aklına başka bir yer gelmemişti. Doğrusu, televizyonda sık sık gördüğü başka bir yer daha vardı-
"Ah, bir de Ikebukuro Batı Geçidi Parkı vardı ama."
"Oh oh, o diziyi izlemiştim. Hatta romanını ve mangasını bile aldım."
"Aah, dizi olanı demiyorum asıl yeri diyorum! Batı Geçidi Parkı!"
Kida şaşkınlıkla duraksadı ve Mikado'yu dinlerken anladığı yavaşça yüzüne yansıdı. Sırıttı ve "Hayır hayır, oraya Ikebukuro Batı Çıkışı Parkı deniyor." dedi.
"Eh? Ama... Ikebukurolular Batı Geçidi Parkı demiyor mu?"
"Ikebukurolular mı? O da neymiş? Neyse, gitmek istiyor musun?"
Olduğu yerde dikilen Kida'yı izlerken kafasını kuvvetlice salladı Mikado. "Hayır, hayır istemiyorum! Geç oldu, ya şu renkli çetelerden birine rastlar da öldürülürsek?! (Not: Ikebukuro Batı Geçidi Parkı adlı dizide Batı Çıkışı Parkı çevresinde dolaşan ve tek renk kıyafet, şapka ya da atkı giyen çeteler vardır.)"
"Ah... Buna ne demem gerektiğini gerçekten bilmiyorum. Hem saat daha altı. Sen de ne korkaksın ha."
Kida bezgince gülümsedi ve Mikado'yu kalabalığın içinde yönlendirmeye devam etti.
Onlar yola koyulduklarında kalabalık seyrekleşmişti fakat Mikado hala insanlara çarpmamak için büyük bir çaba sarf ediyordu.
"Renkli çeteler daha az görünür oldu. Geçen sene oldukça fazlaydılar ama Saitama'dan elemanlarla büyük bir kargaşa çıkarttıktan sonra tutuklandılar. Sonra polis aynı renk kıyafetler giyerek gruplar halinde baskınlar yaptı. Şimdilerde birçoğu yalnızca geceleri ortaya çıksa da çalışan kesim evlerine gitmeden öyle parlak gösteriler yapmıyorlar...Ah ama işin içine Bosozoku falan girerse değişir tabii. Bazen Bosozoku ve polis arasında geçen çatışmaları haberlerde ya da gazetelerde görürsün ama genelde Kabuki bölgesinde falan olur, Ikebukuro'da çok nadirdir."
"Bosozoku mu?!"
"Mmh, dediğim gibi böyle bir zamanda istasyonda toplanmazlar."
Mikado, Masaomi'nin verdiği güvencenin ardından rahatlıkla soluk aldı.
"Yani... şimdi Ikebukuro oldukça güvenli bir yer mi?"
"Pek değil. Böyle şeyler hakkında çok fazla bir bilgim yok aslında. Şey, aslında şu çeteler oldukça fazla. Bir de renk çeteleri ve Bosozoku var. Bunun dışında da tehlikeli insanlar dolaşıyor tabii. Dışarıdan oldukça normal görünüyorlar ama onlara asla bulaşmamalısın... Endişelenmene gerek yok. Etrafta dolaşıp bela arayan tiplerden değilsin nasılsa. Ama yine de şu sokak satıcılarından, şüpheli tüccarlardan, çetelerden ve Bosozoku'dan uzak durursan iyi olur."
"Anladım..."
Mikado hala şu "asla bulaşmaması" gereken insanlarla ilgili daha fazla şey merak etse de soru sormamaya karar vermişti.
0 comments:
Yorum Gönder